17 Şubat 2013 Pazar

BASIN DİVANI” DA ZOR İŞ AMA “KENTSEL DÖNÜŞÜM” BU İLÇEDE EN ZOR İŞ…”

“BASIN DİVANI” DA ZOR İŞ AMA  “KENTSEL DÖNÜŞÜM” BU İLÇEDE EN ZOR İŞ…”

En kıymetli lokasyonda yer alan bir ilçenin pek kaaleye alınmayan kıymetlileri olarak divana durduk geçenlerde. Biz kendimizi boş kaleye, özellikle halkın kalesine gol atanlar olarak ima edilenlerden biri olarak asla algılamadığımızdan, kapsamlı her çalışmaya entelektüel katkı koymak için oradaydık.  Şahsa münhasır vizyoner insanların idari aktör olduğu varsayılan bir yerleşkede, her fırsatta yerleşik algıyı yıktığını iddia ve ifade eden bir vizyoneri senede bir gün olsa da dinlemek için oradaydık.

Muayyen zamanlarda dost, hatlar karışınca da iflah olmaz düşman kesilmemek adına; ilçede her bir insanın cebine 30-40 milyar koydunuz diye dua edilen, burası altın değerinde bir ilçedir ve bu değer anlaşılacak diyen, başlayan biten irili ufaklı 355 projesinden bazıları değişik yerlerde, üniversitelerde hatta ülkelerde araştırma konusu olduğu belirtilen, uzun konuşup felsefi temeli ve karakteri öne çıkardığı hissi yayan, çok ciddi mesafe kaydettik ve vaadlerimizin yüzde yüz ilerisindeyiz savını savunarak vip tarzı sergileyen davet sahibine basına hitabından sonra hiçbir soru yöneltmedik…

Yöneltmedik çünkü biz de sorular kervanına katılsaydık bu tele-vizyonvari farklılık ve farkındalıktan payımıza düşeni alamayacaktık. Şimdilik yerel basın sütunlarına düşen haber ve yazı başlıklarına baktığımızda haklılığımızı gördük.

Sosyolojik anlamda bir laboratuar olan bu şehrin bireyi olarak,  bu şehrin içinde yaşayan ve şehrin hukukuna riayet etmeyi vazife sayan, şehrin sosyolojisi gereği planlanmış sosyal projelere kayıtsız kalmayan aktörlerden biri olarak divanı seyrettik sadece.

Yer kabuğu çatlayınca, fay tabakası belinden kırılınca, hava kesesi zamansız patlayınca, koridorlarda bekleşmenin,  kasım kasım kasılmaların, zihnen kibirlenişlerin, gönül incitmelerin hiçbir işe yaramayacağını, gerçeğin örekesinin  o zaman ortaya çıkacağını bilerek sustuk. Ve isyancı bir kopuş yaşadık resmen…

Sustuk çünkü figürler şevke gelince önce figüranlar güler, alışkanlıktan alkışlar, tam destekler ama sonrasında vizyoner aktörler ağlar. Adiletsiz mülkün temellerindeki çürüme de önce çekirdeğinden başlar. Sonra gökdelenleri bile kurutur. Ve varoluş değerlerini inkâr parazit adam sakıncalılığını besler ve servet yitirme endişesi sarar hücreleri. İşte vakit o vakittir ki tarihle derin bağlar kurma maneviyatı yerini gelip geçici düzen merakı maddiyatına, maddiyat bağımlılığına bırakır.

Sustuk çünkü biz bu uzun yolculukta her cenahtan dünya malına kapılıp ne küllü külsüz sallamalar, ani sallanmalar ve ne hacıyemez, külyutmazlar gördük.

Algı yönetmek de işte böyle olur bazen, susarak. Sol gösterip sağ vuranların algı yönetmekte zorlandıklarını görmek ve algıyı yönetemezler ise geri mesafe kaydedecekleri itirafına tanıklık etmek onları o övündükleri dünyaları ile baş başa bırakmakla olur bazen.

Aslında divandaki suskunluğumuzu anlayanlar çok iyi anladı; sosyal talep yükseltildi, zenginleştik, değerlendik denilmesine karşın, belediye reisinin itirafıyla 'ilçedeki çocukların fazlalılığından küçük bir hediye dağıtarak onları sevindiremeyişi sosyal gerçeğine' bir vurgu, pasif bir direnişti gayemiz.

Ancak sanılmasın ki bu tavrımız ilelebet. Sosyal yarılma olmasın diye, sosyal bütünleşme sağlanmalı yönlendirmelerine kapılmadan şehrin adaletsiz paylaşılmasına, şehrin rantsal değişim ve dönüşümüne, ‘depremi araç görüp kentsel dönüşüm amacına sözde hizmet yarışı’na her zaman karşı duracağız. Tek kişi kalsak bile “rayında gitmeyen ekonomiye inşaat sektörü vasıtasıyla ayar çekmek ‘ekonomik çözüm’üne”,direneceğiz.

‘Boş arsaya kentsel dönüşümü ebemde yapar’ mantık yanlışına, halkın yüzde seksenbeşi kentsel dönüşüm istiyor mantık doğrulamasına ek olarak, kentsel dönüşüm bu ilçede en zor iş çınlaması belleklerde asılı duracak daima…

Ve susmayacağız, konuşacağız ve yazacağız...

Hiç yorum yok: