SİYASET SUÇLARI
Siyasette seçimlerle sınanır başarı veya başarısızlık. Parti içi yarışlarda başa gelindiğinde bir bayrak yarışıdır tutturulur. Burada çıtayı bir tık yükseğe çıkartabilmektir başarı ölçüsü. Ancak görev layıkıyla yerine getirilemeyince, eldeki bayrak düşürülünce, çıta kırılınca içten içe suçlu aranır. Sonuçta suçlu ayağa kalk! denilince de kimse kıpırdamaz yerinden. İsyan duymazdan gelinir. Koltuğa iyice yerleşilir. Ayrıca makama koltuğa sinenler ve yapışanlar gereğini yapmak yerine birden masumlaşır…
Masum veya malum siyaseten yaşananlar tam bu merkezde. Deyim yerindeyse yerel de genelde sabır taşı çatladı. Ayrıca yazboz tahtasına yazılacak suçlara her gün bir yenisi ekleniyor. Elbette siyaset uzun soluklu yarışlara alışkın bünye ister. Ama fünye çekildiğindeki kısa aralıklı zikzaklar kabak tadı veriyor. Hele siyasetçi psikolojisinin yanı sıra toplumsal psikolojinin de bozulması bu hengâmeye temel oluşturuyor. Zaten bir toplumda etik ve moral değerler çökertilmiş ise elbette bu çökme siyaseti siyasetçiyi de çok yakından ve olumsuz etkileyebilir. Ve etki yetki birbirine karışır.
İşte bu karışıklık dönemlerine özgü bilinmesi gereken, siyaset tarihine daima barışçıl olmayan, kişisel çıkarlar ve ayarsız hırsların yön vermişliğidir. Öyle ki özenip bezenerek düzenlenen tüm kurallar an gelir sus pus siyasetçiler ve kimliksiz siyasi kimlikler yaratmaya başlar. Bu hiçbir zaman önlenememiştir. Çünkü her sıkışıklıkta siyaseten suç teşkil edebilecek yöntemlerle sorun çözme gayreti içine girilir.
Siyaset suçları ve sebepli sebepsiz suçluluğa dair ne varsa toplumla bütünleşme veya bütünleşememe aşamasında iyice ortaya çıkar. Hemen eksik dürtüler zirve yapar. Çok olan şeyin değeri azdır bağlamında değer yargısı yörüngeye oturur. Yani toplumsal dayatmalar ve toplumun basiretsizliği siyasal bir zorunluluk olmamasına rağmen bir süre sonra yapılan her şeyi haklı kılar. Suçlar ve suçlamalar ise siyasi tabuları yıkmayan, mevcut düzene direnmeyen ve yasaklardan kaçamayanların üzerine yıkılır.
Zaten toplumun alt ve üst katmanları arasındaki uçurumun çoğalması keskinleşen bir siyaseti de belirler. Sorgulama mekanizmasının hareketlendirilmesi ile kolayca toplumsal statü elde etmeyi başarmışlar ve bu dertten muzdaripler her ne pahasına olsa da çarpışır. Neredeyse olmaması gereken şeyler olur. Toplum ve toplumu yönetme erki için oluşturulmuş statükocu zihniyet resmen suç işler hale dönüşür.
Bu arada statükoyu kaderleştiren diğer bir etken de din olgusudur. Zaten din binlerce yıldır toplumu tek kişi, tek zümre, tek toplum arkasından sürükleyebilecek en kuvvetli düşünce ve inanç biçimidir. Ama suça dönük bağlamda unutulmaması gereken ise haddini aşan şeyin, zamanla zıddına döndüğü gerçeğidir.
Zemin bu kadar sıcakken siyasetin çetrefilli literatürüne ve çetelesi tutulmuş suçlarına dalmaya hiç de gerek yok. Siyaset suçları yerli yersiz çatışmanın şiddetine göre azalır çoğalır. Ama çoğu zaman iktidar veya muhalefet fark etmez siyaseten suç olgusunun üzeri anında kapatılır. Eğer siyaseten ortada bir suç varsa ve suçlular aranıyorsa suçu neden sonuç, insan mekân, yer ve coğrafya temelinde ele alıp irdelemek gerekir. Öyle siyasi emel, arzu ve isteklerine ulaşmak için duruma fesat karıştırmamak gerekir. Zaten makam mevki aramadan topun ağzındakiler her kim ise en başta onlar suçludur. Sonra her mekanizma çek edilmelidir.
Siyaset suçları ve suçlularını içten dışarı eleştiriye ve özeleştiriye tabi tutmak öyle bir fırsatını bulup kördüğüm edilmiş kurallarla ve mıntıka temizliği mantığıyla olmaz. Orantısız güç ve bu gücün kullanımı ile hiç olmaz.
Şimdi yapılması gereken pişmiş aşa su katmadan, seçimlerde oran moran tanımadan geleceği kurgulamaktır. Çünkü yeni siyaset suçlarına suçlu bulmak yarışı değildir ve olmamalıdır kapıya dayanan…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder