11 Temmuz 2018 Çarşamba

DEVLET YIKMAK, DEVLET KURMAK…

DEVLET YIKMAK, DEVLET KURMAK…
 
Her aşaması milli iradenin tezahürü gösterilerek içe dönük ve bütüne ilişkin çöküş yıllar yılı sıradanlaştırıldı. Öyle ki bu sıradan itaat mevcut düzeni yıkmak pahasına da olsa daima normal bellendi. Belletildi. O düşkünlükte beyinlerin arkasında arzulanan pratiği tartışmak, geriye evrilmeyi evrensel veya geleneksel teorilerden birine dayandırmak asla kabul edilemezdi. Edilmedi de.
 
Haliyle en basit siyasi analizler bile ağır suçtan sayıldı. Artan her türden yoksulluk hiç önemsenmedi. Devlet olanaklarıyla beslendi. Hele ki planlanan yıkılış dizisel kapışmalar örnek verilerek haklı ve kaçınılmaz hale getirildi. Bir anda gün yüzüne çıkmış gibi gösterilen sarsak ayrışmalar da sık aralıklarla devamlı tetiklendi. Kargaşa ortamında hiç özeleştiri yapmaz, her türlü eleştiriyi yapmaya hak sahibi bir idare yaratıldı.
 
Böylece devletsel mekanizma yüz yaşına az biraz kala sistematik biçimde kıymetsizleştirildi. Devlet bünyesindeki maddi manevi kıyımlar yaygınlaştırıldı. Yangınlar körüklendi. Hassas dengeler iyice bozulduğundan ötürü su istimale ve istismara açık bir vaziyet kendiliğinden oluştu.
 
Bu sarmaldan sistem nasılsa kendi çıkış yollarını bulur ve yapı taşlarını döşer rahatlığı da genel durumu saptayan muhaliflerin ekmeği oldu. Oturup yediler. Karşı katmanlara da yedirildi. Laf arasında gelişmeye ve yenilenmeye dönük tüm kapıların tek tek kapalı olduğundan dem vuruldu. Açmak lazım, tıkanıklığı sadece biz açarız iddiasına millet inandırıldı. Yani asla tartışma pratiği ve özeleştiri kültürü olmayan kitlelere değişimin ve ilerlemenin çekirdeği dejenerasyona uğramıştır muğlaklığı dayatıldı. Millet olacaklara incelikle hazırlandı.
 
İşte o andan itibaren karşılaşılan sorunlara hakikaten suçlu aramak yerine ucuz kahramanlık hesapları ile zahmetsiz çözümler bulmak oldu.  Karmaşa ve boşluğa düşmenin tüm suçunun sistemden kaynaklandığı yönündeki önyargı genellemesi de tavan yaptırıldı. Temelden tavana memleket bu algı operasyonuna tabi tutuldu.
 
Zaten soyut ilimle cebelleşen, bilime kayıtsız kalmış akıl böyle işler. Akıl almaz işler olur.  Akla uydurulmaya çabalanır. Kurulu sistematiğin yapısal durumu, kısır organizasyonları, sevk ve idare anlamında güven vermez hale dönüştürülür. Bilenleri, bilenenleri boş işlerle uğraştırılır. Kontrole dayalı ne kadar program varsa işlevselliği bir bir yok edilir. Doğrusu budur bunlar gerekiyor denir. Taraftar kazanılır. Kazanılanlar kemikleştirilir. Bunlar sıraya konuldu.
 
Sonrasında ilk aşama. Bu ilk aşamada Milletin unutmasına fırsat tanımadan elbette güdükleşen ve çaresizleşen her yapı eninde sonunda yok oluşa mahkûmdur babında yeni kuruluş haritaları çizilir. Akla bu sokulur. İlk başlarda milletten tam destek bulunamaz. Yarı destek yetmezcilikleriyle meşhur kahrolsun bu bozuk, köhne, çarpık ve egemen dünyaya göbekten bağımlı düzen diyenlerden alınır. Ve birinci aşama zar zor geçilir.
 
Zamanla onlarda bu yapışkan soslu, yahşi vahşi kapitalist düzen maneviyatçılarının oyununa geldiklerini anlarlar ama atı alan çoktan karşı kıyıya geçmiştir…
 
İkinci aşamada ise başka bağlar ve bağımlılıklar sahneye sürülür. Tam paydada asla bütünleşilemeyen ne kadar yancı varsa hepsi şerbetlenir. Malum mantalitenin yerleşmesine ve değişken ruh yapılarının teşekkülüne hizmette buluşulur. Bu arada bırakanın bıraktığı yerden, yenileşmenin ise bırakılan yerden başlayacağını bekleyen sağcıl kesimlere ön verilir. Sürekli hizmet dışı kalmaktansa uzatılan ipe yapışılır. Yarım yamalak da olsa hiçbir zorlamayla karşılaşmadan bu türdeş siyasi yapılanmalara yön verilir. Ütopist yaklaşımlarla tüm değerler gerçekçi değerlendirmelerin dışında tutulur. Sözde tıkanma noktalarına yasal çerçevede yeni tarzlar oluşturma çabaları başladığı veryansını başlatılır. Bu hizaya geçiş her halükarda desteklenmelidir iması yerleştirilir. Planlı düşünsel aktarımı olmayan, özen gösterilmesine hiç ihtiyaç duymaksızın yerli yersiz salvolarla milletten bir şeyler saklanır. Çok şey gözlerden kaçırılmaya çalışılır.
 
Yani Millet kendi adına gerçeklerin ve doğrunun kovalandığını sanmaktan başka bir kanıya prim tanımaz boyuta getirilir. Böylece boşa tartışma ve eleştiri beceriksizliğinden beslenen kolaycılığa teslimiyet kaçınılmazlaşır. Olan biteni bile bile, bir takım analitik verileri göre göre, dahili harici dataları duya duya ve dahi hile ile millet bildiğini okumak yönünde cesaretlendirilir. Hatalı olduğunu hissetmeyecek ruh haliyle hataya sürüklenmesi sağlanır. 
 
Sonuç olarak; Hiç önlem almadan ve değişim standartları enikonu belirlenmeden mesele ‘devlet yıkmak da, devlet kurmak da’ bu milletin genetiğinde vardır teranesine bağlanır. 
 
İşte ansiklopedilerin ana yanlışı da budur. Ancak tarih ansiklopedilerin tersine her şeyi yazar ve affetmez…
 
Her aşaması milli iradenin tezahürü gösterilerek içe dönük ve bütüne ilişkin çöküş yıllar yılı sıradanlaştırıldı. Öyle ki bu sıradan itaat mevcut düzeni yıkmak pahasına da olsa daima normal bellendi. Belletildi. O düşkünlükte beyinlerin arkasında arzulanan pratiği tartışmak, geriye evrilmeyi evrensel veya geleneksel teorilerden birine dayandırmak asla kabul edilemezdi. Edilmedi de.
 
Haliyle en basit siyasi analizler bile ağır suçtan sayıldı. Artan her türden yoksulluk hiç önemsenmedi. Devlet olanaklarıyla beslendi. Hele ki planlanan yıkılış dizisel kapışmalar örnek verilerek haklı ve kaçınılmaz hale getirildi. Bir anda gün yüzüne çıkmış gibi gösterilen sarsak ayrışmalar da sık aralıklarla devamlı tetiklendi. Kargaşa ortamında hiç özeleştiri yapmaz, her türlü eleştiriyi yapmaya hak sahibi bir idare yaratıldı.
 
Böylece devletsel mekanizma yüz yaşına az biraz kala sistematik biçimde kıymetsizleştirildi. Devlet bünyesindeki maddi manevi kıyımlar yaygınlaştırıldı. Yangınlar körüklendi. Hassas dengeler iyice bozulduğundan ötürü su istimale ve istismara açık bir vaziyet kendiliğinden oluştu.
 
Bu sarmaldan sistem nasılsa kendi çıkış yollarını bulur ve yapı taşlarını döşer rahatlığı da genel durumu saptayan muhaliflerin ekmeği oldu. Oturup yediler. Karşı katmanlara da yedirildi. Laf arasında gelişmeye ve yenilenmeye dönük tüm kapıların tek tek kapalı olduğundan dem vuruldu. Açmak lazım, tıkanıklığı sadece biz açarız iddiasına millet inandırıldı. Yani asla tartışma pratiği ve özeleştiri kültürü olmayan kitlelere değişimin ve ilerlemenin çekirdeği dejenerasyona uğramıştır muğlaklığı dayatıldı. Millet olacaklara incelikle hazırlandı.
 
İşte o andan itibaren karşılaşılan sorunlara hakikaten suçlu aramak yerine ucuz kahramanlık hesapları ile zahmetsiz çözümler bulmak oldu.  Karmaşa ve boşluğa düşmenin tüm suçunun sistemden kaynaklandığı yönündeki önyargı genellemesi de tavan yaptırıldı. Temelden tavana memleket bu algı operasyonuna tabi tutuldu.
 
Zaten soyut ilimle cebelleşen, bilime kayıtsız kalmış akıl böyle işler. Akıl almaz işler olur.  Akla uydurulmaya çabalanır. Kurulu sistematiğin yapısal durumu, kısır organizasyonları, sevk ve idare anlamında güven vermez hale dönüştürülür. Bilenleri, bilenenleri boş işlerle uğraştırılır. Kontrole dayalı ne kadar program varsa işlevselliği bir bir yok edilir. Doğrusu budur bunlar gerekiyor denir. Taraftar kazanılır. Kazanılanlar kemikleştirilir. Bunlar sıraya konuldu.
 
Sonrasında ilk aşama. Bu ilk aşamada Milletin unutmasına fırsat tanımadan elbette güdükleşen ve çaresizleşen her yapı eninde sonunda yok oluşa mahkûmdur babında yeni kuruluş haritaları çizilir. Akla bu sokulur. İlk başlarda milletten tam destek bulunamaz. Yarı destek yetmezcilikleriyle meşhur kahrolsun bu bozuk, köhne, çarpık ve egemen dünyaya göbekten bağımlı düzen diyenlerden alınır. Ve birinci aşama zar zor geçilir.
 
Zamanla onlarda bu yapışkan soslu, yahşi vahşi kapitalist düzen maneviyatçılarının oyununa geldiklerini anlarlar ama atı alan çoktan karşı kıyıya geçmiştir…
 
İkinci aşamada ise başka bağlar ve bağımlılıklar sahneye sürülür. Tam paydada asla bütünleşilemeyen ne kadar yancı varsa hepsi şerbetlenir. Malum mantalitenin yerleşmesine ve değişken ruh yapılarının teşekkülüne hizmette buluşulur. Bu arada bırakanın bıraktığı yerden, yenileşmenin ise bırakılan yerden başlayacağını bekleyen sağcıl kesimlere ön verilir. Sürekli hizmet dışı kalmaktansa uzatılan ipe yapışılır. Yarım yamalak da olsa hiçbir zorlamayla karşılaşmadan bu türdeş siyasi yapılanmalara yön verilir. Ütopist yaklaşımlarla tüm değerler gerçekçi değerlendirmelerin dışında tutulur. Sözde tıkanma noktalarına yasal çerçevede yeni tarzlar oluşturma çabaları başladığı veryansını başlatılır. Bu hizaya geçiş her halükarda desteklenmelidir iması yerleştirilir. Planlı düşünsel aktarımı olmayan, özen gösterilmesine hiç ihtiyaç duymaksızın yerli yersiz salvolarla milletten bir şeyler saklanır. Çok şey gözlerden kaçırılmaya çalışılır.
 
Yani Millet kendi adına gerçeklerin ve doğrunun kovalandığını sanmaktan başka bir kanıya prim tanımaz boyuta getirilir. Böylece boşa tartışma ve eleştiri beceriksizliğinden beslenen kolaycılığa teslimiyet kaçınılmazlaşır. Olan biteni bile bile, bir takım analitik verileri göre göre, dahili harici dataları duya duya ve dahi hile ile millet bildiğini okumak yönünde cesaretlendirilir. Hatalı olduğunu hissetmeyecek ruh haliyle hataya sürüklenmesi sağlanır. 
 
Sonuç olarak; Hiç önlem almadan ve değişim standartları enikonu belirlenmeden mesele ‘devlet yıkmak da, devlet kurmak da’ bu milletin genetiğinde vardır teranesine bağlanır. 
 
İşte ansiklopedilerin ana yanlışı da budur. Ancak tarih ansiklopedilerin tersine her şeyi yazar ve affetmez…

Hiç yorum yok: