SİMÜLASYON SEÇİMLER VE DÜŞKÜNLÜK İLANI…
Anlaşılan o ki bundan böyle bu memlekette seçim yapmaya hiç gerek kalmayacak. Zaten mevcut idari erke Milletin yarısı göbekten bağlı. Reisin arkasında değil saf değiştirmesi kıpırdaması bile mucize. Diğer yarısı ise paramparça. Sanki vandallık değil de andavallı bir durum var ortada. On yıllardır ver simülasyonu al iktidarı oyunu…
Millete şırıngalanan bu sanal dünya içindeki sahte gerçeklik modeli on yıllardır hep kabul görüyor. Simülasyon seçim bitene kadar dozu ağır afyonlanma tesiri yaratıyor. Sonrası hep ayni muamma hep benzer numara. Yani her seçim sonrası siyasetçiler hidayetçiler, uğrular buğralar, seçenler seçmeyenler, yerliler göçmenler, geçmenler seçmenler, millet memleket, medyası medyumu, sermayesi emekçisi, sepetçisi anketçisi, serini derini, çalanı çırpanı, çobanı çolpanı, illeti zilleti, velhasıl akla gelen gelmeyen herkes sus, pus. Kimse açık açık ben verdim diyemiyor. Partizan kadrolar hariç kimse verdiği oyun rengini açıklayamaz halde.
Açıklayamıyor çünkü on yıllardır çözülemeyen bir acayip çelişki var. Yaygara edildiği gibi reylerin çalınmasına hacet kalmamış bir atmosfer yaşanıyor. Çünkü resmen beyinler çalınmış durumda. Oylar çalınsa da realiteyi değiştirmez oranda bir çalmadır deniliyor, hap yutuluyor. Sonrasında konuşulanlar her zaman ki gibi atılan caka, bel kıran çalımlar. O kadar.
Allahtan dünya futbol arenası ayı. Zaten birkaç gün sonra yerel politika futboldan geri kalır. Dünya kupası kapışmaları en konuşulanlar sınıfına girer. Kılıfa uygun çalınanlar ve kıvrak çalımlar da unutulur gider. Hele kupa kaldırıldıktan sonra yalpalaması muhtemel mevcut iktidara kimin kimlerin oy verdiği anında sır olur. Hiç kimseler gelmişini geçmişini sorgulamaz. Sual sormaz. Verenler verdim demez. Vermeyenler hüzün sabahları geçtiğinde yine talanları ve keşkeleri sıralar. Toptan Milli irade ipine sığınılır. Seçim geçim arasında kalan andavallılar ise sadaka zihniyetinin kurbanı olur. Sıkılmadan utanmadan köşe başlarında yine el avuç açarlar.
İleride doğacağı kesin keşmekeşte ise tüm kamuoyu ortak bir hüznü yaşıyormuşçasına yan yana dizilir salya sümük ahları vahları tüketir. Sokaklara taşan salaş galibiyet sevinçleri ile gelen acıklı günlere kapılar aralandığı unutulur. Ve dıştan gülen yüzlere içten sokuldukça sınırlar yeniden çizilir. İçten içe yaşananlara koşut kırmızıçizgiler yeniden çekilir.
Evet, memleketi yüz yaşına bağlayacak bu minvalde fiziği, kimyası ve coğrafyası acayip derecede kaymış bir son seçim yaşandı. Bundan sonrasını yılbaşından sonra yapılacak mahalli seçimler netleştirecek. Eğer yine ayni tablo şekillenirse memlekette bir daha çok katılımlı seçim meçim olmaz…
Bu sıradan bir seçim olmayan tarihi bir tercih olan seçimi yine muhalefet kaybetti. Kazanan cenahta cemaatlerin pusulası şaştı, cemiyetler temsilde zorlandı. Alan etki tranzistoru yani feti yüksek fundamentalist yapılanış yine zirve yaptı. Daha faşizan ak cilalı bir kara tablo ortaya çıktı. Sadece Denize kıyı, denize komşu şehirlerde akıl yetisi yüksekler, simülastyonist akıllara direndi. Sapla saman çoktandır karışmıştı. Ve ortada Millete sunulacak ne sağ kaldı ne de sol.
Şimdi gecikmiş bir uyanış ve çaresizliğe çare senaryolarının havalarda uçuşmasına hiç gerek yok. Eski tas eski hamam ve ayni yağlı kaynar kazan. Öyle ki isyanlar, kırgınlıklar, öfkeler, yergiler, sergiler, övgüler, dövgüler ve sövgüler yeni bir ima ile obursu bir inada dönüşür. Ağır aksak tartışmaların altın ibresi de dibe vurur.
Dibe vurur çünkü ne kadar saklansa da her açıdan memleket dibe vurmuştur. Bu aşamada şunlar banda sokulur. Yeni rejim eski bir süreci işletmeye başlar. Taraftar gollerin ofsayt olup olmamasına bakmaz. Öylesine bariz, capcanlı yürütülen seçim kampanyalarından sonra, yanlış tercihlerle kampana çalanların hayal kırıklığı yakında yeri göğü kaplar. Partizan doğurganlığın hiç mi hiç tartışılmayışının sonucudur halay başını çekmek. Hal böyle olunca Vallahi bu iktidara ben oy vermedim diyenlerin sayısı da tüm istatistikleri zorlayan biçimde yükselen trend olur.
Bu tarihi virajda Memleketin kara gözlüklü seçmen yüzleri, memleketin seçim manzarasını bir bir belirledi. Millet talancının, koloncunun, yalancının, yalayıp yutanın peşinden sürüklendi. O sürgün Milletin ve insanlığın kurtuluşuna engel bir seçim sonucu tescilledi. Seçim geçip gitti. Ama havada hala tahammülsüzlük kokusu, geçim korkusu var…
On yıllardır yaşanan bu keşmekeşte iktidar açısından değerlendirme yapmak bize de düşer ama diyelim ki düşmez. Ama ana muhalefette bir aile içi dram yaşanacak ise keskin yorumlar yapmak sadece bize düşer. Öyle kıyı köşelere saklanıp, perde arkasından parti dizayn edip, her seçimde boylarının ölçüsünü alanlara değil. Sadece bize. Orada burada, kapalı kapılar ardında iktidara methiyeler düzüp devamında ana muhalefete çarık giydirenlere ise hiç değil. Yani edepsizlikle gelen ediple gider.
Simülasyon seçimlerden sonra şimdi sıra düşkünlüğü ilan etmekte…
Anlaşılan o ki bundan böyle bu memlekette seçim yapmaya hiç gerek kalmayacak. Zaten mevcut idari erke Milletin yarısı göbekten bağlı. Reisin arkasında değil saf değiştirmesi kıpırdaması bile mucize. Diğer yarısı ise paramparça. Sanki vandallık değil de andavallı bir durum var ortada. On yıllardır ver simülasyonu al iktidarı oyunu…
Millete şırıngalanan bu sanal dünya içindeki sahte gerçeklik modeli on yıllardır hep kabul görüyor. Simülasyon seçim bitene kadar dozu ağır afyonlanma tesiri yaratıyor. Sonrası hep ayni muamma hep benzer numara. Yani her seçim sonrası siyasetçiler hidayetçiler, uğrular buğralar, seçenler seçmeyenler, yerliler göçmenler, geçmenler seçmenler, millet memleket, medyası medyumu, sermayesi emekçisi, sepetçisi anketçisi, serini derini, çalanı çırpanı, çobanı çolpanı, illeti zilleti, velhasıl akla gelen gelmeyen herkes sus, pus. Kimse açık açık ben verdim diyemiyor. Partizan kadrolar hariç kimse verdiği oyun rengini açıklayamaz halde.
Açıklayamıyor çünkü on yıllardır çözülemeyen bir acayip çelişki var. Yaygara edildiği gibi reylerin çalınmasına hacet kalmamış bir atmosfer yaşanıyor. Çünkü resmen beyinler çalınmış durumda. Oylar çalınsa da realiteyi değiştirmez oranda bir çalmadır deniliyor, hap yutuluyor. Sonrasında konuşulanlar her zaman ki gibi atılan caka, bel kıran çalımlar. O kadar.
Allahtan dünya futbol arenası ayı. Zaten birkaç gün sonra yerel politika futboldan geri kalır. Dünya kupası kapışmaları en konuşulanlar sınıfına girer. Kılıfa uygun çalınanlar ve kıvrak çalımlar da unutulur gider. Hele kupa kaldırıldıktan sonra yalpalaması muhtemel mevcut iktidara kimin kimlerin oy verdiği anında sır olur. Hiç kimseler gelmişini geçmişini sorgulamaz. Sual sormaz. Verenler verdim demez. Vermeyenler hüzün sabahları geçtiğinde yine talanları ve keşkeleri sıralar. Toptan Milli irade ipine sığınılır. Seçim geçim arasında kalan andavallılar ise sadaka zihniyetinin kurbanı olur. Sıkılmadan utanmadan köşe başlarında yine el avuç açarlar.
İleride doğacağı kesin keşmekeşte ise tüm kamuoyu ortak bir hüznü yaşıyormuşçasına yan yana dizilir salya sümük ahları vahları tüketir. Sokaklara taşan salaş galibiyet sevinçleri ile gelen acıklı günlere kapılar aralandığı unutulur. Ve dıştan gülen yüzlere içten sokuldukça sınırlar yeniden çizilir. İçten içe yaşananlara koşut kırmızıçizgiler yeniden çekilir.
Evet, memleketi yüz yaşına bağlayacak bu minvalde fiziği, kimyası ve coğrafyası acayip derecede kaymış bir son seçim yaşandı. Bundan sonrasını yılbaşından sonra yapılacak mahalli seçimler netleştirecek. Eğer yine ayni tablo şekillenirse memlekette bir daha çok katılımlı seçim meçim olmaz…
Bu sıradan bir seçim olmayan tarihi bir tercih olan seçimi yine muhalefet kaybetti. Kazanan cenahta cemaatlerin pusulası şaştı, cemiyetler temsilde zorlandı. Alan etki tranzistoru yani feti yüksek fundamentalist yapılanış yine zirve yaptı. Daha faşizan ak cilalı bir kara tablo ortaya çıktı. Sadece Denize kıyı, denize komşu şehirlerde akıl yetisi yüksekler, simülastyonist akıllara direndi. Sapla saman çoktandır karışmıştı. Ve ortada Millete sunulacak ne sağ kaldı ne de sol.
Şimdi gecikmiş bir uyanış ve çaresizliğe çare senaryolarının havalarda uçuşmasına hiç gerek yok. Eski tas eski hamam ve ayni yağlı kaynar kazan. Öyle ki isyanlar, kırgınlıklar, öfkeler, yergiler, sergiler, övgüler, dövgüler ve sövgüler yeni bir ima ile obursu bir inada dönüşür. Ağır aksak tartışmaların altın ibresi de dibe vurur.
Dibe vurur çünkü ne kadar saklansa da her açıdan memleket dibe vurmuştur. Bu aşamada şunlar banda sokulur. Yeni rejim eski bir süreci işletmeye başlar. Taraftar gollerin ofsayt olup olmamasına bakmaz. Öylesine bariz, capcanlı yürütülen seçim kampanyalarından sonra, yanlış tercihlerle kampana çalanların hayal kırıklığı yakında yeri göğü kaplar. Partizan doğurganlığın hiç mi hiç tartışılmayışının sonucudur halay başını çekmek. Hal böyle olunca Vallahi bu iktidara ben oy vermedim diyenlerin sayısı da tüm istatistikleri zorlayan biçimde yükselen trend olur.
Bu tarihi virajda Memleketin kara gözlüklü seçmen yüzleri, memleketin seçim manzarasını bir bir belirledi. Millet talancının, koloncunun, yalancının, yalayıp yutanın peşinden sürüklendi. O sürgün Milletin ve insanlığın kurtuluşuna engel bir seçim sonucu tescilledi. Seçim geçip gitti. Ama havada hala tahammülsüzlük kokusu, geçim korkusu var…
On yıllardır yaşanan bu keşmekeşte iktidar açısından değerlendirme yapmak bize de düşer ama diyelim ki düşmez. Ama ana muhalefette bir aile içi dram yaşanacak ise keskin yorumlar yapmak sadece bize düşer. Öyle kıyı köşelere saklanıp, perde arkasından parti dizayn edip, her seçimde boylarının ölçüsünü alanlara değil. Sadece bize. Orada burada, kapalı kapılar ardında iktidara methiyeler düzüp devamında ana muhalefete çarık giydirenlere ise hiç değil. Yani edepsizlikle gelen ediple gider.
Simülasyon seçimlerden sonra şimdi sıra düşkünlüğü ilan etmekte…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder