27 Haziran 2018 Çarşamba

EY MİLLET SEN ÇOK YAŞA…

EY MİLLET SEN ÇOK YAŞA…
 
Ey millet; kılı kırk yaran, o afra tafrayla yorum çalanları bile şaşırtan oylarınla, Reis ve Şürekâsını öyle bir destekledin ki, ittifakçıları hiç ummadıkları bir oranla buluşturarak yine kazandırdın. Yine ertelenmiş bir ayaklanışın gür sesini inceden inceye derinden duyanları karabasandan, kâbuslardan kurtardın. Birleşik kuvvetleri gecenin bir yarısı zil zurna sarhoşluğa ittin.  Hele hele eni boyu tükendiği ve teklediği besbelli mevcut iktidarı kapanda gördün. Keskin dönemeçte onları durdurdun ve on küsur senelik enkazı en birinci hak edenlerin kucağına usulca bıraktın.
 
Sorumluluktan belki kaçtın, çalışmak üretmek işine gelmedi. Park bahçe temaşasını, kahvede bedavaya keklenme ana temasını seçtin. Olsun varsın. Velev ki o balkon pozlarına da epeyce alıştın. Veya muhteremin mahremine girenleri de şüphe ettiğin derecede deşifre ettin. Bu kırık sunuca dahi zil takıp oynayanları bir güzel o daracık koltuklara tekrar sıkıştırdın. Hapsettin.
 
Ey millet sen çok yaşa…
 
On yıllardır öteden beri kasım kasım kasılanlar cenahından olanlar neredeyse dut yemiş bülbül gibi dolaşıyorlardı. Senden gelecek hak ediş sonuçlarını heyecanla bekliyorlardı. İnceden bitli, delik deşik yorganı kimin üzerine atalım da gemiciklerimize yol verelim diye düşünüyorlardı. Onlara inat bir kez daha oyuna gelmedin. İnceden oynanan oyunları bozdun. Memleketi enkaza döndürenlere hadi bakalım memleketi bu hale siz getirdiniz, meseleyi siz çözün dedin. Tik takları dünyanın dört bir yanından duyulan saatli bombayı onların kucağına koydun gittin. İşin içinden çıktın. Pek sıyrıldın denilemez ama şimdilik sıyrıldın. Çekeceğin devasa sıkıntılar yakında kapını çalar. Ziller çalsın çalmasın yine de kıyı köşeye iğreti ve çekingen kurnazlığın, planlı cinliklerini bir kez daha yutmadın.
 
Tam da izanlı, nizamlı davranmayıp, tahta iskeleden ülkeye el sallayacaklarken öyle kolay vazgeçmek yok, yalpa yok, ahde Vefa var dedin. Ve on küsur yılın birikmiş hesabını on küsur yıldır baba malıymışçasına yiyenlerin ziyafet masasına bıraktın. Artık kim öderse ödeyecek. Ödemeyenlere de bir dahakinde hesap sorulacak. Helal olsun vallahi, her fırsatta yepyeni figürleri yoğurarak senin aklını karıştıranlara da bu memleketi feda etmedin. Bu memleketi güllük gülistanlık eyleyenlere de erken veda etmedin.  
 
Ey en akıllı millet sen çok yaşa…
 
Yaşa ki yaşa. Çünkü sen olmasan az kalsın on küsur yıldan sonra zor zanaat yükseltilen günah piramidine en ufak sevabı nasip olmayanlar memleketin başına çöreklenecekti. Başa gelecekti. Bu tek başına yönetmelik faslında, on yıllardır başa geçen bu fukaralık belki de fasıl fasıl sağaltılacaktı. Aklı karalı yolculuk kısaltılacaktı. Kelli felli süzülen kör karanlığa ışık çakılacaktı.
 
Etkin fikirler dünyasında cehennem azabı yaşayan şu garip Millete belki de kutsalın puta puntalanmaması gerektiği hiç utanmadan sıkılmadan öğretilecekti. Yani memleket yüz yıldan sonra tam da evrensel boyutlu bir mucizeye tutunacakken, uygarlığın ve farklılığın kenarından onu çekip aldın, dönderdin. Kurtardın. Helal olsun sana.
 
Ey en, en akıllı millet, sen çok çok yaşa…
 
Öyle uzun yaşa ki, kasım kasım kasılanlara, onlara katılanlara on küsur yıldır gizli saklı, açık saçık, cennetlik cengâverler gibi verdiğin desteği hiç geri çekme. Bir ileri iki geri ilerle. İki cihanda bu güce tapınma ve erke mahcubiyeti daima muzaffer eyle. Cahiliye devri cehaletini meşrulaştıran bu asfalt zifti bulamacını da mukadder eyle. Meçhule giden bu geminin tayfasını mürettebatını kolla. Korkma, kol kanat ger.
 
 
Yaşa ve gör. Seç ve çek. Az kaldı aklını inceden kurcalayacaklardı. Kurdan, turdan döndün.  Kasım kasım kasıldın ve on yıllardır kasım kasım kasılanların ince bir hastalıktan yıkılmasına izin vermedin. Yeni rejimin helalı hoş olsun.
 
Ve dahi ey, ey en en akıllı millet, sen çok çok yaşa. Rejime devam…

Hiç yorum yok: