MAAŞ, BAĞIŞ VE DAĞILIŞ EĞİTİMİ…
Son on küsur yılda eğitim sistemi her yıl değiştirildikçe, üzerinde oynandıkça sistemsizlik zirve yaptı. Hırpalanan model asla istem dışı denilemez türden dini ritüeller, siyasal ve kurumsal yozlaşma dizgesinde biçimlendirildi. Bu anlamsız istila ve istiflemeye zamanla içten dışa direnenler de azaldı. Sanki durum kabullenildi. Maaş, bağış ve dağılış eğitimi reel hayatın formülü oldu. Oysa gerisingeri gelişen hayatın ve rejim değiştiren devletin önsözü; Öğrenciler ve öğretmenleridir…
Bu eğitim sistemi memleket nüfusunun yaklaşık yirmi milyonunu direkt, altmış milyona yakınını dolaylı etkileyen ve hükmeden bir sistemdir. Zaten yıllar yılı sistemle mütemadiyen oynanarak zihinler tutsak edildi. Bu tutsaklık artan dozda eğitim yoluyla öğrenci katmanlarına yedirildi. On yıllar boyu başkası ve başka imkânı yok sarmalında reyleşen biçareler yaratıldı. Ve eğitim yoluyla içsel yolculuk sistemin efendisinden, evrenin efendisine devrildi. Sonuç memleket devrildi. Millet daraldı. Maaşlar belli. Maşalar da.
Maşallah eğitimde yöneticilik adına uydurma proje sınıfları ayarlayıp salmalanan bağışlara bel bağlayış modalaştırıldı. Bu modda nereye gittiği belirsiz geçerli akçe sağlaması yolu da aşıldı. Hatta veliler akçeyi eksik verince veya veremeyince çocukları düşük şubelere aktarılacak korkusuyla belirlenen miktarı ödemeye zorlandı. İstenecek belki ama üstelenmeyecek sınırı aşıldı. Baştan sona dağıtmak ve dağılış merkezli eğitim sistemi güncellendi. Bilim dışına kayıp, kayba gidişi öğretmek üzere özel maksatlı eğitim kurgulaması bir yana. Diğer yandan kısıtlı dünyalarla kasıtlı eğitim kaç paraya kaç yaşa denk düşer onun hesabıyla sınıf çizelgeleri hazırlanır oldu. On yıllardır yoksulluk ve yoksunluk girdabında direnenlerin çocukları okumasın babında meseleyi toptan halletme yoluna gidilmesi doğal sayıldı. Durum bu maalesef.
Zaten on yılardır derinden gizliden zamanın birinde bir fakir memlekette milletvekili maaşları öğretmen maaşlarını geçince memleketin çivisi kopar diyen muhteremden kopartılmaya çalışılan bir süreç yaşıyor eğitim sistemi. Koca sistem dağıtılmış. Şu garip memlekette vekil ve öğretmen ilişkisi de hiç yeni değil. Çok yıllar önce vekil öğretmenler vardı, yine de var gibi. Ama o yıllar eğitimin altın yıllarıydı, öğretimin mükemmel dönemleriydi. Yani sık aralıklarla yapboz öncesiydi. Sadece sıfırdan başlayıp bir zambaklar ülkesi yaratmaktan söz eden, öğretisi “Sizleri bir kıvılcım gibi gönderiyorum alev topu olarak geri dönmelisiniz…” diyaloğunu tarihe kaydeden başöğretmenden esinlenilmişti…
Eller aya biz yaya kaldık ve esinti durdu. Devran değişti. Şimdi her alanda Başkan örgüsü. Tek ağızdan kısır döngüsü. Örgün eğitimin bilimsel temelleri mutasyona uğratılmış. Eğitim öğretim stratejisi çekirdeğine sıkıştırılmış. Hiç önemli değil gözüyle görülüyor. Karanlığa bu denli hapsoluş on yıllar öncesinde yoktu. Şimdi eğitim sözde ışıl ışıl parlıyor. abartılı övgüler ışığında maalesef geriye, tarihin dehlizlerine yuvarlanılıyor. Deistlik bile bile yaygınlaşıyor. Öğretmen çıkanlar açısından bir türlü atanamayış var ama neden ise Ata'ya da tersten bakış var. Hayretengiz bir durum.
Bu aymazlık hangi gizli servis projesidir. Öğrenci ve öğretmenlerdeki bu asosyallik, bu tarih düşmanlığı nedendir. Topu toptan anlaşılmaz boyutta. Bu sistematik yavan anlayış öğrencilerden başlayarak topyekûn milleti de geriletiyor. Gerisingeri ilerleyişin vazgeçilmez koşulu ise din odaklı olacak biçimde ayarlanıyor. Dur diyen çıkmıyor. Özellikle ortaokul yabancı dil ağırlıklı bir deneme sınıfında bile haftalık dört saatten fazla din dersi koyulabiliyor. Hafta sonları ise ücretsiz verilecek Kutsal Kitap kursu bonusu var. Resmen dönem fırsatçılığı. Zamane düzen ayıbı.
Değiştirildikçe değiştirilen, bu maaş, bağış ve dağılış eğitim modeliyle öğrenci, aile, okul ve devlet bütünlüğünde bilimsel ve demokratik temelden iyice uzaklaşılıyor. Çağdaş eğitim resmen hayal oluyor. Öğrenciler resmen kobay görülüyor. Toplumsal çözülme riskine karşılık din dışına taşan ritüeller ve sürükleyiciliğini çoktan kaybetmiş sosyal siyasal kurumlarla bütünleşiliyor. Eğitim ve öğretim yöneticileri, idareciler gelecekte bu tepkisiz kalışın bedellerini ödeyeceklerini de görmezden gelerek günlerini gün ediyorlar.
Yani mevcut kaypak düzene kökten bağlı ve bağımlı idarecilerle ve çarpık düzenlemelerle ziller çalıyor. Ziller kimin için çalıyor, ders teneffüs zilleri ne zaman birbirine karışıyor hiç anlaşılmıyor. Dur duraksız muhteşem bir boşluğa sürükleniliyor.
Eğitimde genetik inkârcılık modası ruhen ve bedenen yaygınlaştırılıyor. Sonuç maaş, bağış ve dağılış bezeli eğitim sistemi merkezinde sistemsizlik yaşanılıyor…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder