KERBELA; DİNDE KIRILMA NOKTASI…
Yüz yıllar evvel din ve ahlak örgüsü zenginlik perdesinde kaybolunca ister istemez Kerbela’da korkunç sona yakınlaşıldı. Dinsel değerler yere ve zamana göre değişince de rota şaştı. Şaşkınlık kemikleşmeyi de keskinleştirdi. O acı katliam yaşandı…
Sonrasında iyice kalınlaşan kabuk kırılamayınca da din ve ahlak ülküsü çöktü. Din adına sapkın eğilimler sokuluverdi hayatlara. Asırlar boyu siyasete endekslenen din ve ahlak öğretileri epey garipleşti. Zamanla çok yetenekli dinbazlar ve dilbazlar dine egemen oldu. Ve sarı zenginliğe dayandırılan dinci siyaset farklı kültürleri din kisvesi altında küçük bölgelere sıkıştırdı. Zaman aktı gitti, bin küsur yıl sonra ayni noktaya dönüldü. Yani Kerbela dinde kırılma noktasıdır…
Maddesel yatkınlığın artması ile arsız hırsız saplantılı düşler günaha, sırça köşkler harama ayarlandı. Her gerisingeri sarışta, siyasal dinci katılık, tamamlanamamış din açık seçik etkisini gösterdi. Hem de ahlaken fakirleşmiş, dinen yoksullaşmış kendi katı katılımcılarını, kendi müritlerini de yaratarak. Tıpkı Kerbela öncesi ve sonrası gibi.
Çoğunlukla hikâye mertebesinde ertelenir gerçekler. Görmezden gelinir din adına yol göstermesi muhtemel evraklar. Sadece körlemesine ve bireysel vicdanlara hükmeden basmakalıp bir kalıplaşmayı din sayar taraflar. Hele Kerbela şerbetinden içildikçe sözde Tanrı armağanı sayılan her şey anlamını yitirir. Diğer taraftan din budalaca ve tehlikeli biçimde maddi manevi yatırımlara yönlendirilir. Bu yön tayiniyle trajik ve beter acı verecek bir sona sürüklenilir. Durun maazallah diyenler din dışı yaftalanır. Sonsuzluğun şifresi derin sessizliğe ve kurmaca kehanetlere bağlanır. Oysa sona savruluşun hızlandırılışıdır din adına savlanan.
Kerbela sonrası yaşananlara benzer insafsız ve hayırsız iradeye hükmedenler yüzünden din adına ileri sayılan her çağda çöker din. Ayrıca din, tin, beden terbiyesi beynin hükümleri dışına itilir. Lafta gelişen dinle aklın dehlizlerinde hapsedilenler bir bir öne çıkar. Doğru beller, dürüst eller, sakınmaz diller dinsizlik safına indirgenir. Vahşileşen din bilinmezliklere maddi manevi yolculuğu başlatır. Haktır helaldir unutulur. Ara geçişlerle din motifli tabela da tablo da yenilenir. Mühür o tersine yenilenişin tam üstüne vurulur.
Oysa Dinler tarihinin acı bir gerçeği, peygamberlerin değişmez yazgısıdır; dinler peygamberlerinin hayata vedasıyla bitmiştir. Hatta hayatta iken bitenler bile vardır. Vedaların hemen sonrasında ise ilk ayrılıklar ateşlenmiştir. Ayrıca tüm ayrışmalar da çok kanlı olmuştur. Hepsinde tıpkı Kerbela Vakasıdır yaşanan. Tam bir kırılma noktası.
Din adına hala mazur gösterilen bu katliam, adı Kerbela Tanrı katındaki hiçbir dinin kalıbına sığmaz. Bu olayla resmen dinin yörüngesi kaydırılmıştır. Kutsal Kitap dini orada kan revan toprağa gömülmüştür. Peygamberin soyu tüketilmiştir. Peygamberin soyu sopu resmen yok edilmiştir. İşte o gün bu gün tüm İslam coğrafyası ve İslam ülkeleri bitmez tükenmez kavgaların içine düşmüştür. Düşürülmüştür.
Peki, bu kırılma noktasından sonraki Din, bu gün bu dakika itibariyle can hıraş yaşanan, kıyamete dek Kutsal Metninde tek bir harfe dokunulamayacağı ve değiştirilemeyeceği mührü olan din, hangi dindir? Dünya idealleri uğruna maddeci zihniyet ve o zihniyetin kurguladığı böylesi bir dine kölelik Kerbela’ya nasıl bakacaktır. Yüzleşebilecek midir, elbette hayır.
Peki, bu sözde maneviyatçı geçinenler, bu maddeci kurgu dinin saflaştırdıkları Kerbela’dan beri uyudukları uykudan nasıl uyanacak. İslam coğrafyalarında ortalık harabeye dönmüş, dört bir yan kan gölü iken bu kanayan yara nasıl izah edilecek. Başa gelen belaların hiçbir izahı yok denemez. Vardır. Belki de Kerbela kırılma noktası kabul edildiği an bin küsur yıllık zulüm de, gerileme de durdurulur. Ama yürekler ebediyete dek kanamaya devam eder.
Evet. Çünkü Kerbela dinde kırılma noktasıdır…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder