KONGRE VE
KURULTAY TAHRİBATI…
Despotik
iktidar, seçim anketlerinde geriye düştükçe, CHP’yi yasal olmayan kapatma ve kayyum
tehdidiyle mahkemelik etti. Hatta gerçekleştirilen olağanüstü kurultay bile
çare olmadı. Bu aforizmaya azınlık olsa da parti içinden kapılanlar oldu. Artı
totaliter rejim CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı ve İstanbul belediye başkanlarının
özgürlüğünü kısıtlamayı ülke çapına yaydı. Sözde ileri demokrasi, CHP üzerinde demoklesin
kılıcını sallandırmaktan geri durmadı. Dedikodu kazanı suçlamalarla geçen dört
aylık süreçte CHP yıpratılacak zannedildi. Aksine bu faşizan baskılama
siyasetin alfabesini bilenleri, siyasetin doğasını doğru okumaya ve en
doğrusunu yapmaya yöneltti. CHP aktif direniş ve radikal başkaldırıyı
meydanlara yaydı. Neredeyse tüm muhalefet bütünleşti. Ülkeyi yönetemeyen azınlık
iktidarı beklemediği ve alışık olmadığı bu muhalif siyaset tavrına şaştı. Tek
adam sisteminin dengesi sarsıldı. Ayrıca iktidar olası bir seçimi kaybedeceğini
gördüğünden CHP'nin ülke siyasetine pozitif katkısını engellemek için, parti
içi karmaşada eritme taktiğini güncelledi. Bakın onlar parti içi kargaşa halinde,
her zamanki gibi iç dertlerine düşmüşler biz ise toplumsal kargaşa yaratanları
hizaya çektik, silah bıraktırdık algısı yaratma peşinde. Barış kampanyalı bu tiyatral
kumpanyanın tutmadığı yakında anlaşılır. Bu ucube barış paketi muhalefet
tarafından kaleye alınmadıkça iktidar hepten darboğaza girecek. Eğer bu
sıkıştırılmış kongreler ve büyük kurultay takvimi, kırmadan dökmeden
neticelenirse kamuoyunda CHP her tehlikeyi bertaraf eder, daha da güçlendi
havası yakalanacak. İktidar bir kez daha baltayı taşa vurmuş olacak…
CHP, kongre
ve kurultay tahribi yaratmazsa bu kasvetli dönemi aşar, demokratikleşme
sürecinin önünü açar. Kongreler ve kurultay birlik ve bütünlük içinde tamamlanırsa,
düşmüş iktidarın akla hayale gelmeyecek algı ve operasyonlarına kontür tedbir
olur. Ayrıca örgüte heyecan ve direnç katar. Sol sofistik portreler dışında
parti emekçilerinin de beklentisi bu. Ancak kongre sürecini fırsat bilip
ortalıkta aday vari gezinmeler, siyasi muamma yaratır. Parti içi muhalefeti
kemikleştirir. Her dert emek esaslı yükselme kapsamında kolay halledilir. Bu
nedenle parti içi muhalefet güdenler, pasif etkinler ve politik kaygısızlar
seçimlerde birinci açık ara çıkıp, iktidar partisi olma bilinciyle davranmalı. Uzaktan kumanda eski alışkanlıklar bırakılmalı.
Bu kez partinin esenliği önemli. Elbette kongrede talepler çoğalacak, aktif
siyasetçiler Büyük Kurultaya yön vermek için çabalayacak. Bu istem parti içi
iktidar tarafından da makul ve olumlu karşılanmalı. Çünkü dar çerçevede metazori
desteklenen, siyasi takdir hakkıyla belirlenecek yönetimler, ilk seçimde güven
kazanma buhranı yaşatır. Koltuk telaşıyla, umulanın tersine yine niceliğe
nitelik yenilir. Aktif unsurlar yine pasifize edilir. Partiye yine statükocu
mantık egemen olur. Ve etkin siyasi kadro güncellemesi es geçilir. Olası seçim
kazanımıyla ülkenin sosyal ve siyasal yapısının kökten değiştirilmesi gerektiği
gerçeği asla unutulmamalı. Bu kongreler ve büyük kurultay takvimi ona göre
işletilmeli. Yeni tartışmalar yaratmak yerine örgütsel yıpranmışlıkları gideren
ve yenilenmeyi sağlayan bir zemine oturtulmalı. Aksi halde meydanlar yine boş
kalır, despotik iktidar otoritesini ve ağırlığını faşizan metotlarla daha da
ağır dayatır.
Eğer kurumsal
birlik ve kitlesel bütünlük sağlanamaz ise parti içi demokratik yarış yerine
aşırı ısrarcı kimliklere ödün verilirse, dincifaşist iktidarın apaçık veya açık
gizli isteği bu yıkımdır, gerçekleşir. CHP eskisi gibi parti içi krizlerle boğuşur,
ülkeyi kasıp kavuran krizlerle uğraşacak enerjisi kalmaz. O nedenle bu süreci parti içi kavga görmeden,
parti içi demokratik yarış sayarak, partinin ve memleketin esenliğine katkı adına
yaşamak gerekir. Artık parti emekçileri, etiket siyasetçilerle millet için
siyaset yapanlar ayrımını hayata geçirmelidir. Daha mahalle delegeliğinden, alt
yapıdan üst yapıya kurumsallaşma sürecini titiz işletmelidir. Artı değer
üreten, küçük siyasi klikler kurgusunda kaybolmayanlara destek vermelidir.
Yerelden genele olağanüstü siyaset ürettiğini varsayanlara, salt siyasi ikbal
peşinde koşanlara, her fırsatta siyasi patronluğa soyunanlara uzun soluklu
siyasette bocalayacağını anımsatmalıdır. Canım bu da bildik bir kongre biter, diğeri
başlar değil bu süreç. Böyle bakılırsa siyasal ve sosyal kayıpların vebali ağır
olur.
Yüz küsur
yıllık CHP’nin en önemli, tarihi kongresi ve kurultayı olacak bu. Ya bu demokrasi
şenliği son kez yaşanacak ya da yeni bir başlangıcın siyasi öncülerinin
belirlendiği süreç olarak tarihe geçecek. Ya şimdi iktidar zamanı deyip kollektif
anlayış egemen kılınacak ya da egemen sermaye veya çokuluslu para gücünün
emrine girilecek. Ya evrensel formda örgütlenme
sistematiği dizayn edilecek ya da malum sistemin içinde erinecek. Bu kongreler ve Büyük Kurultay emperyal kumpasın
inisiyatifinde dayatılan politik kurguya, bizzat kaosu genişleten güdümlü
siyasi mekanizmaya başkaldırıdır. O nedenle her CHP’li bu evrede politik
iktidar alternatifi olunduğu bilinciyle davranmalı…
ALINDIM, AL
GÖZÜM SEYREYLE GODOT’YU…
Alındım bugün
burada Godot, “Al gözüm seyreyle yanıyor tarih…”
Bir
zamanlar burada, “Dinci figüranlar ile cuntacı dublörler, ucuz senaryolu kanlı
darbeye yeltendi. Trajik bir oyun sahneledi. Hemen herkes zihninde fa-tip
darbeci mantığın acımasızlığını yaşadı. Geçmişte başlarına gelenleri canlı
tutanlar, bu kindar fe-tip darbeye geçit vermedi. Halk direnişine benzer
tabloya katkı verdi. Can pahasına. Darbe başarılırsa darbe karşıtlarına zerre
acınmayacağını bilerek. Dinci cunta sinsi emeline ulaşırsa nice acılar
yaşanacağını görerek. Hatta bölgesel planların kanlı pratiklerinde, dinci
faşizmin masum dindarları ne hale getirdiğini izleyerek. Cesaretle inildi
sokağa, umutla çıkıldı meydanlara. Günlerce alanlar doldu taştı, dinci-cuntacı
darbe keltekleri, el birliği güç birliği çıktığı yere çakıldı...”
Evet bir zamanlar burada, “Oyun içinde oyun oynandı.
Çıkmak, çakmak, çatmak sözcüklerinin içi boşaltıldı. Oyunda sona gelindi.
Kalkışmanın siyasi kanadı es geçildi. Darbeye yeltenen dinci-cuntacılar ve
afişe olan şebeke şebeklerine girişildi. Bu arada masumlar ve iktidar muhalifleri
bertaraf edildi. Topluma tırpan vuruldu. Siyasete konumlanmış bilim düşmanları,
üst düzey devlet kademelerine sızmış yeltekler, vatan millet aşkıyla yanıp
tutuşanları umursamadan, akıl almaz gerekçelerle yaktı. Nicesi kindar ve radikal
dinciler yüzünden işinden, aşından, eşinden oldu. Çoluk çocuğuna dahi dert
anlatamadı. Çoğu dinden, mezhepten vaz geçti. Paralel sızıntıyı görmezden gelen
malum zihniyet paçayı tez kurtardı. Yani ‘namazında niyazında, sessiz sakin,
ılımlı çalımlı çocuklar’ aklandı…”
Lakin bir
zamanlar burada, “Aklananlar ilk fırsatta akı karayı cümle aleme gösterdiler.
Bitmedi daha. Yarınlarda ödenecek bedel çok daha ağır…”
Bir
zamanlar orada burada, “Darbenin püskürtüldüğü günlerin ardından, millet
dinci-monarşist hükümranlık cereyanına çarpıldı. Devrilen iktidar, yekten
dirildi. Sıkıştığında istihbaratçı ve derin devletçi terör örgütünün, hain ve
gaddar, kanlı veya kansız korsanik komplolarını güncelledi. Daha sıkıştığında,
kanlı darbe girişimini örnek almışçasına siyaseten yineledi. Muhaliflere anında
‘vatan haini-din düşmanı’ yaftası yapıştırıldı. Direnenler, adam harcamak ve
harcanmamak ikileminde halledildi. Düğmeye basıldı bir kere. Paslı mekanizmayı
işleten ‘iyi çocuklar-bizim çocuklar’ ile iş tutan işbirlikçiler için iman
imam, falan fişman yok. Tek gaye makam mekân…”
Bir
zamanlar burada alındım bugün orada alındım, “Kılıçların gölgesinde, Tanrıyı
paraya değişenler, para tanrısına tapanlar ölçüsüz nefret ve düşmanlaşma
körüklüyor. Suni dinsel ögelerle bozulan rejim savunuluyor. Bu atmosferde ne
yazık ki ortak değerler buharlaşır. Bu mendebur gidişat mevcut devlet yapısını
yok edecek sürece taşınır. İster bağımlı ister bağımsız tüm karşıtlar
tumturaklı taşkında sellenir. Sel alıp su götürünce, devlet olgusuyla birebir
örtüşmeyen idealizm ve örtülü egoizm tüm kalanları hizaya sokmaya çalışır.
Tüccar finansçılar, dini imanı illiyeti milliyeti para olanları ağına düşürür.
Siyasal çalkantılar kıskacına girilir. Bu arada mütemadiyen milli devlet olma
lüksü lanse edilir. Ve kof mantıkla kör karanlığa kayılır. Geniş yığınlar, alın
teri dökerek, tırnakla kazıyarak zar zor elde edilmiş kazanımlarını kaybetme
korkusuyla yüzleştirilir. Psikoloji bozulur. Sinirler gerilir. Dengeler
yıkılır. Haliyle her eylem ve eylemci, yoz yobaz ortamlarda harcanır. Kıytırık
davalarla hayatın tersi düzüne getirilir. Yani adanmış adamlık tekelinde, siyaset
etiği çökertilir. Karanlıkta metronom cereyanına kapılanlar, yenilenme devrinin
çoktan geçtiğinin geç farkına varırlar. Farkı anlamak için ise ‘al gözüm
seyreyle’ geleneğini öğrenmek gerekir…”
Bugün
burada alındım ve anladım; “Beklerken ölmemek, beklemeden ölmek hayatın sırrı.
Varsayılan ömür döngüsünde sürekli ölümü yaşıyor ama hep yaşamak istiyor herkes.
Basit yaşam sürmeye davetler veya davetsiz çalkantılar hemen anlaşılmaz. Bu
ikilemi anladığını sananlar incelikli oyunların farkına varmaz. Kendini
toplumsal kurallara uymak zorunda hisseder hep. Bir gün dışarı kaçıverir
bastırılmış arzular, duygular, en etkileyici reddetmeler. Ve…”
Bir
zamanlar burada, “Alındım diyenler alındı. Al takke ver külah susturuldu…”
Evet bir
zamanlar burada, “Alınanlar kızdı, sinmedi ‘damına godumun godamanları Godo’yu
beklerken’ diye sinkafladı. Onlar da alındı…”
Bir gün
burada alınacaksam, “Gittikçe körelen keskin kılıç, ruhsuz ışıkla aydınlatılmış
kuytularda evreni kaç eşitsiz parçaya doğrayacak bilinmez. Bilinse ne yazar.
Yazılmasa kim bilir. Belki de usta manevralarla gerisin geri püskürtülür,
öldürücü hamleler. Demir gürz indiğinde, çelik kalkan parçalanır. Yoksunluk
başlar, yoksulluk afallar. Yine de kurtuluş var. Ceremesi ağır. Derdo tek dert,
bir darbe bitmeden diğerini beklemek…”
Bir
zamanlar bugün burada; “Al gözüm seyreyle yanıyor tarih, al gözüm seyreyle yazıyor
tarih’ oyunu sahnelendi. İzledim ve anladım bugün burada zamanlı zamansız
herkesin alınma vakti’ Vallahi alındım Godot…”
Bu
zamanlar bugün buraya not; bu eleştirel yazı hiçliğin ortasında ''Godot'yu beklerken”
adlı eserin, nesnel ve öznel analizidir…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder