ÇERÇÖP
OYUNU MASKARALIĞI
Beklemek
lazım mı biraz? evet ama gönül ferman dinlemiyor. Ferhane kapı kulluğu
kurgudur, kurak söylentidir umusu aklı kurcalasa da sanki nihai karar baştan verili.
Dünü olmayanların yarın da dünyayı salt elde tutmaya dönük, ele geçirilen dünyalığı
kaybetmeme uğruna ahiretini yakma korkaklığı baş köşe. Belki de tek cesaretli
yandaşlık bu. Yine de korkuyla karışık politik manevralara boyun eğiş varsa büyük
muamma. Yıllardır her işi devlet eliyle dahi beceremeyenlerin, yönetmek işini
yüzüne gözüne bulaştıranların kampına dizüstü kapaklanma yoksa bile nihai sonuç
değişmez. Karşı kampın kampanası bozuklarıyla anlık göz teması varsa eğer
kutsal anlaşma bozulur. Bu resmen bir siyasi çöküşü kutsayan, kutu gibi bir
yerde sahnelenen bir çerçöp oyunudur der geçilir ve özelden genele çok beklemeye
gelmez…
Bekleyen
derviş modunda davranışta konstrast etkisi yaratmak sadece bitik düzenin
değişmeyeceği bildirimi sunar ve birilerine imaj tazeler. Hatta bu dayatma
tarafgirlik yansıması, tek tip irade tarafından tipik tabansızlaştırma
operasyonları ile güncellenir. Malum erk, fark ve ferk yaratma dehasıyla dolar
tanrısına tapanları bulur, buluşturur ve buharlaştırır. Böylece güllük
gülistanlık masalını devam ettirenlerin sonu gelmez. Sondan bir evvel paradoksal
polimlerle, para düdük maskaralığına geçilir. Artık politik arenada düdüğü kim çalarsa...
Ne
yazık ki gereksiz abartılan politik karakterler, abartılı kariyer peşine
düştükçe abası da değişir babası da. Çaldığı düdük te. Tarih bunları sırasıyla kayda
geçer. Kim nereye geçer niye geçer meçhuldür ama politika sahnesi bu ve benzer
aksiyoner oyunlara daima açıktır. Bu bir nevi kendinden geçme sessizliği ve içine
göçme ünsüzlüğüdür. Fırıldakizmin daniskası çakma izdivaca çakılan topuk
selamıdır. Selamlı veya selamsız ekonomik, sosyal ve siyasal çöküşün aktüelitesi
egemenlerce daima kullanılır. Melamete hiç gerek yok. Pis pasak çarka karşı
baskın unsurlar, bağdaşma baskısıyla toptan melanete bağlanır. İç edilirler. Hiç
edilirler. Zaten anlık duruş bozukluğu varsa, üstelik ara bozulursa duruşmalara
çekilme korkusu ortak değerlerden kopuşu hızlandırır. Hız kesemeyenler duvara
toslamamak için malum iktidara piyonlaşma pikine sarılırlar.
İz
sürülür, süreç hızlandırılır. Çünkü kadrosal açıdan politik duruşun esnemesi
veya eksen kayması kast ne olursa olsun rol kapma yarışıdır. Varı yoğu, kayı kaynağı
belli kusurlu iradeden kuvvet devşirme kurnazlığıdır. Ancak perspektifi bu
denli bozuk düzeneğe düşmek, düzmece bahanelerle, basmakalıp fikirlerle, düşünsel
ezbercilikle güçlenme gayretidir. Böyle paten parlatılamayacağı diğer kadro
devşirmeleriyle malumdur. Pat diye kullanılma ve palete saflandırma locasında
nice pateni kırıklar vardır. Oturdukları yerden vayvodaya selam çakarlar. Asıl çakılması gereken durum gereksizlerle
uğraşmak yerine açık gizli raporlarla sabit düşmanlaşma benzerliği veya benzer düşman
yaratma gayretinin açığa çıkarılmasıdır. Aksi halde ikbal halifeliği dağıtanların
çeyrek asırlık adam formatlaması devam eder. Kullanımcılık özlemi sürer.
Sürmanşetten
verilmeye layık olmayanların, gözde gereksiz büyütülenlerin, sözde dayanaksız
büyük kopuşlarla paraya ve gösterişe teslimiyeti yeni olay değil. Oyunun
sonunda paçavra pazarında tefe tüfe tekerlemesiyle tekerlendikleri çukur çok konuşulur.
Anlaşılır olan husus tekçe korkuya direnemez beyin. Diller lal olur, eller çolak.
Bazen beli doğrultmak zorlaşır. Bal günler biter korkulan kal günleri başlar.
Korkulan her neyse beyni kemirir durur. Bu yüzden resmen kayba atılır adımlar. Adam
sende diyen adam müsveddelerine de bulaşır korku. Ve adı geçenler geçmeyenler,
bir bakmışsın korkudan sığlığı seçerler. Köprüden geçerler. Ayıp mı? yok ayıp. Kayıp
mı? hayır, deli gönül ihanet dinlemez.
Yine
yeniden bin yılların yerleşik kurgusu, çer çöp oyunu ve politik maskaralıkla
yerle yeksan. Vaziyet illetlik maraza. Topuğu kabasına vuranlara su küre,
gökyüzü, magma klasmanı klasik potpori. Oyun bitti, pot kırıldı, post değişildi
ve dost kırıldı diye düşünmeyenlere hiç değmez…
YÜK
ÇOK YÜKSÜNMEK YOK
Son
günlerde sorumluluk ve sorumsuzluk serkeşliğini temiz ve pak yığınlara kutsal
kaselerde sunma becerisi siyaseten revaçta. Bu öyle bir ikilem ki Kızıldeniz'i
bile ikiye yarar. Sonra eskide kalmış teyp kasetleri ayıp kayıp ne varsa bir
bir sayıp döker. Ve yük çok yüksünmek yok ama nefesler yutulur, akıl tutulur...
El
heykelli Ada serinliğinde sergilenen poli-karikatürlerde devrik kral ile ecesi
çırçıplak kafeslenir. Mesaj, insanlık onurunu küçülten rezillik seviyesinde
layık olduğunla yönetilirsin seçkisidir. Bu aynen unutulmaz paralel sıradanlık
samimiyetsizliğidir. Oysa ki sırayla değil sırlarıyla gömülür paryalar. Çünkü
para-politik hesapsızlık bariz bellidir. Şimdi dilin kemiği yok deyip topunu
hedef tahtasına koymak var ama en iyisi dilin altındakilerini susturmak...
Su
katılmamış saflıkla her dem taze kalanlar kısıtlı kısıklı tepelerde
bayatlarken, omuza kelepir satış hikayeleri biner. Hele sırttan vurulmak
gündemi ilanihaye işgal edince, tersine değişimin tescili çok baş ağrıtır.
Ortak havuz delinir, yaltak havuç delirir. Allem kallem edilir kalemler
bükülür. Çaresiz, akıllar büzüşür. Usulsüz fesatlık, bedelsiz bedevilik, bedava
hürmet, dosta feyk atma fevkine bağlanır. Zaten iktidar gücü, birlik ve
dayanışma duygusunu yedikçe yaren sayılanlar daha da despotlaşır. Tertip tektip
ve trampa tarihidir, tehlikeyi yakınında görenler, asıl gücü var eden evlatları
bile olsa yok eder. Eğer ucu çöküş, reçetesizlik yakın görüş ise omuzdaki
yükler bir bir atılır.
Hatta
layık olduğu evladını bile dürüst yaşamaktan, yaşatmaktan alıkoyan bu para
fışkırdaklığı tüm inanç değerlerini zedeler. Fırıldak dolar şövalyeleri, hiçbir
şey olmamış gibi yaşamayı kurgular. Kurban bellidir, her şey çok güzel olacak
beklentisiyle evlatlarına tek mirası dürüstlük olanlar. Onlar tutukluluk
haliyle dışlanır. Umutlanmak tek kusur ve büyük suçtur. Mondrostan beri
böyledir mandacılık. Kaçabilen kaçar, kaçamayan mevcuda montajlanır...
Omuzda
yük çoğaldıkça, yüksünmeden yükünü boşaltanlar evlatlarına karaktersizlik ve
utanç umursamazlığını miras bırakır. Evlatlar içlenmeden içselleştiri havasını,
ebeveynlerine bakarak örnek alır. Markaj montaj deyip geçilen tapelerde tahrif
edilen ahlak, ödünç öğütlerle harmanlanır. Hayat harala gürele ruhsal tahribat,
bildik tertibat ve zorbalıkla işlenir. Ancak kara lekelerle büyümüş mirasın
saygıdeğer yüzleri, aslında yüzsüzdür. Tarih şimdilik, tahrif edilirim diye
susar. Yarın belli olmaz...
Bugün
vaktiyle takibe uğramış aktarımlar, haktandır kovuşturmasına tabi tutulunca
omuzdaki yük belki hafifler. Zaten kindarlığın, dindarlığın, utanmazlığın ve
umursamazlığın kol gezdiği diyarda korku kendi imparatorluğunu kurar. Sıfırı
tüketen bu atmosfere Tanrı bile
bulaşmaz.
İşe karışmaz. Haliyle sessiz isyanın sesi olmak en başta sıfırlanmaktır. Artık
nasıl bir bataklıksa bu insan evlatlarını sınar, insanı evlatlarıyla sınar. Bu
emperyal mekanizma resmen çalıntıdır ve
sicili kayıptır. Kendini dardan sakınmazlara ölümcül yüktür. Yüksünmek
yok ama susmak en iyisi...
Suskunlar
sahnesinde saf kulların payına düşen her zaman zifir karanlık. Bu mukadderat
görüldükçe de her şey fasarya her eylem angarya. Para-faşizm parapolitik moda.
Evlatları alay edilen karakterlere dönüştüren, mirası omuza yük olan bu modayı
mottalaştıranlara ne dense yeri. Omza yük densizliğinin, denk muhatapları
muamma değil ama yük çok. Kısır döngüyü yüksünmeden muammaya bağlamak ondan...
LAF
EFESİ BORSASI
Son
aylarda laf ebesi borsası pik yapınca, sonuna ayıkan laf efesi borsası dibe
çakıldı. Lafazanlar girdaba yakalandı ve kopuldu bilinen doğrulardan, etik
değerlerden. Ne yazık ki uysal kedi ak kaplana dönüştü veya öte beri lafta
efelenen al kaplan uysal pisiye. Polipiramitte fellik fellik efelik aransa
bulunmaz artık. Çünkü paçaya bulaştı bir kere pisi pisine ihanet ve asla
kabullenilmez derecede polipislik. Bu topuk çatlağı, çarpık çurpuk yanlar da
barındırır muhakkak. Her şey bir yana çok bilinmeyenli bu denklemde sonuç
kafadan yanlış. Transformat öyle yanlış ki toptan yanlış...
Laf
efesi topukları kırma, laf ebesi gerdan kırma pahasına topukladıysa ardına
bakmadan korku eşiği farklılığındandır. Eğer öyle ise tefe tüfe oranlaması bir
tık kabul edilebilir. Ancak laf duvarına ez cümle asılır, zaten sonuçta egemen
sermayenin dediği olur. Oldu da...
Sanki
darağacında asılacakmış gibi laf ebeleri, laf efeleri ak topuk vahasında düz
kontak yaptı. Bu hep kör mantık kazanır denkliği. Kendilerini lafta yırttı zanneden zenneler ve merdaneler daima
bilgisayarlarına virüslü word dosyası yüklenme ve suçlanma endişesi taşır. Bir
süreliğine defedilen lafta delil komplosu zamanla her dilden her telden sırttan
sırnaşır. Lafta ıslak imzalı kontratlar, kontratak tarzı kompakt yayılma için
raflanır. Raftan indirilen polisiye tarzı bertaraf edilmeler, tek elden yerli ve
milli planlanır...
Laf
ebesi laf efesi tayfa lafta
komplimanlarla bozuk sistemi tamir, malum zararı minimalize ettim
zannıyla kendini kandırır. Ama zanlı olma hali baki kalır. Zaaf borsası ile af
borsası bildik doğrular doğrultusunda gün olur çöker. Kırık jantlı Jandark
havası ise kör karanlıkta canavarlaşır. Vantuzcu vampir vamplar ve işbilir
egemenler, işbirlikçi iktidar yasalarıyla cana ve mala çöker. Kırık topuk
çözülmesi ve el etek mahkumiyeti ise efeliğin anını şanını iki paralık eder...
Derler
ki laf ebeleri laf efeleri borsasında borusu tıkananlar, düdüğü ötmeyenler için
korkmak ve açlık görecelidir. Bu yüzden makul karşılanan, aşk mahsülü sayılan
silahsız işgal ve ilahlı sömürü sürer.
Çok uluslu sermaye dehşet saçar. Saçmalık sınır tanımayan, tandem dayatılan
koftiden ebelenmeye efelenmemektir. Çünkü eften püften püskürtüyle herşey
anında el değiştirir. Tıpkı rejim İdaresi kolcularına devredilmiş günler gibi
günler, gelecekte bir gün gelecek. Kayıp
hissiyle, yüreği kanayan safi efeler değişmeyecek. Evet başka polis veya
polisler de var, laf ebeliği laf efeliği borsasında işlem sırasını bekleyen...
Godotu
beklerken ebelik efelik borsasında pinekleyen patentsizler pat diye
projelendirilir. Çember dışına itilecek ve sindirilecek lafazanları küresel
çark hemen kısırlaştırır. Başta rejim İdaresi, çok uluslu tekeller ve kan emici
firmalar yararına yüz yıllık kazanınlar gözden çıkarılır. Çakma işbirlikçiler
ilk çıkarma günü efe tüfe derken gümrük oranları ile oynar. Laf efesi
dalavereciler kapalı devreye konur ve servetler kazanılır...
Bu
katmerli kazıklanma ve kızağa çekilme
poli-panayırında laf ebeleri ve laf efeleri trajikomik bahanelerle çaptan
düşer. Borsa işlerken belki küpleri dolar ama kontrol dışı kalanlar kaçanların
hakkından gelir.
Son
yıllarda laf ebesi ve laf efesi borsasındaki kapışma astronomik bedellere
patladı. Yangın sönmez.
Uygulanabilir
soygun sisteminin son yolcuları karın üstü çivilendi denize. Kapıgiller
diğerlerine nazaran dibe gömüldü...
FINDIK
KABUĞUNDAN GEMİLER BATAR...
Orada,
bir köy var uzakta. Ak suları Karadeniz’le buluşan. Ağları alabalık. Başı
dumanlı. Bahçeleri ıslak. Geliri fındık. Gemileri fındıktan...
Dünyanın
en vahşi en karanlık denizi Karadeniz. Ezelden ebede zindana müebbet. Kıyıları gerçek öyküler diyarı. Her
kara yelde asırlık fısıltıların buharı ıtır ıtır. Düşleri inanılmaz. Arzuları
dayanılmaz. Mevsim hasat. Özlenen, sadece güneşli bir avuç gökyüzü.
Ortalık
güllük gülistan iken; Önce gökyüzünde siyah bir nokta. Sonra griden karaya
bulutlar. Sis çöküntüsü. Ve kötü hava koşulları. Bardaktan boşanırcasına hüzün.
Orada
hala tek kanaldan akşam ajanslarına, ajansın hava raporlarına gönül bağlanır.
Diğerlerine es. Pürdikkat; 'Yapılan son değerlendirmelere göre yağmur geliyor.
Kuzeydoğu parçalı ve çok bulutlu. Orta ve batı kesimlerden yağışlı hava dalgası
yayılıyor. Karadeniz hırçın dalgalı. Yağış Marmara’nın doğusu ve doğu
Karadeniz’in batısında en etkili biçimde hissedilecek...' izlenir. Histori
bu...
Bildik
bilindik konu; Karadeniz fırtınalar koparan aykırı bir karakter. Keskin
sırlarla söyleşen muazzam bir usta. Koca evrende bir tek orada muayyen yoğun
yağmur, inatçı kara dalgalar ve azgın hava şartları olaya hakimdir.
Yolculuklar
engine. Fındık kabuğundan gemilerle. Gemi azıya alan gemiler de fırtınaya
yakalanır. Umutlar da, fındık kabuğundan gemiler de dün olur alabora. Batar...
Daima
öyle; Hava kapkara ve karmakarışık ve de pusarık…
Orada
her zaman güneş duasına çıkmak gerekir günleridir yaşanan. Günü gelir güneş
hepten gölgelenir. Çotanaklar yaş, taneler kurutulamaz. Çamaşırlar askıda
nemli. Vaziyete göre iki bin iki yüze hicret. Davaya göre sahile. Kıyı boyu
kabuk içi kıvam. Avamda taşra aklıyla uğursuzluğu, arsızlığı defetmeye dönük
seferberlik. Ayrıksı konfor. Korakor gurbetçilik.
Havasız
akvaryumlarda balık tarzı. Yaza yabancılaşmadır akla takılan. Kaçamak ezgisi.
Harman sonu mola hevesi. Rızıkla açlık terbiyesi. Gelecek bir fındık tanesi.
Fındık kabuğundan gemilerde mürettebat çağ ötesi kavimler. Kavlince mana...
Hep
hayat meşgalesi. Ilımlı isyan meşalesi. Harap yakarışlı cesaret. Teoride
karşıtlığın yeni yetme hali esaret. Yalı boyu pratiğin ince gülü soluk. Bedeli
bedavaya çene. Ederi topunu ret.
Orada,
gök kubbede eşsiz seda, eksik nida. Saltanatın sarkacı vurdukça buhran. Kader
çıkmazı. Ata barı, ata evi. Özlem. Özveri pazarı. Emek, doğa ve doğal kaynak
talanı. Tanıklık ettikçe gözyaşı. Gökten yere tenkit. Yerden göğe ağıt.
Her
şey minnacık bir kara noktadan. Bolca. Delice. İhtişam, atomlarına ayrıldıkça
sömürü...
Tanrısal
güzellikler diyarında üç boyutlu akıl. Beyin kurcalanması. Rakımı yüksek
sızlanmalar. Rekoltesi yüksek fındık pınarı. Bilinçaltında sonsuz yolculuk.
Sabahsız, selamsız, duasız kaygan yollar. Bulanık gözeler. Çamlı mezarlık.
Mermer taşta, Ustanın oğlu. Ümit kırılması, umut kargaşası. Kıyasıya
sahiplenme. Ve serkeş tapınma.
Öte
yandan bando mızıka fakirlik. Öfkeli kelimeler harmanında ebem kuşağı. Cümleten
kuşatılmışlık. Paslı çark. Çarka direnmeyenin çarkına felek. Keşfe kaşif emri
yarım yamalak...
Orada
kuzeyde yenilgidir hayat. Doğuştan ölüme iyi niyet. Diklenişin son perdesi
iyimserliğin dibi. Dört mevsim elli yıl aynı nakarat. Yazı, yazgı. Tayın
faslında müsamere.
Orada
hayat, tolerans, türbülans, girdap. Girmeye gör. Kopar kıyamet, akar toprak.
Sadece köy kalır. Güneş el değirmeninde un ufak.
Ve
fındık kabuğundan gemiler anında batar...
Sİ..
On
yıllardır böyle...
Övünülen
sistem yürek paralayıcı, pazar ayarlayıcı bir panayır. Tüm rezervleri tüketecek
denli gevşek, adaletsiz ve trajik sona son sürat. Tapınılan toptan kaybedişe
hazırlıksız manzara...
İtirafı
zor bir hayal kırıklığı içinde siyaset. Ana malzemesi de. Yine de acı
gerçekleri hiç hesaba katmadan çeker, çekimser havada devam. Oysa asla
unutulmayacak uzun bir dönem, bu kontrolden çıkmışlık...
O
yüzden yarımada ıssız...
O
yüzden yarımada tam bir cehennem...
O
yüzden yüzsüzlük tabandan tavana, dipten pike ivmelenmekte...
Siyasetin
Si bemol günleri, Si bemol major
günleri...
Ancak
özellikle iktidara yakın siyaset ve siyasetçilerinin bastırdığı si diyez. Ne
diyersek o cakalanması...
Diyecek
o ki; Siyasette kontrolü kontrolde tutma çabası da, kontrolden çıkmış durumda.
Yani si bemol, si diyez maraza sesler. Ve resmen kontrolsüzlüğü işliyor. Tüm
sesler arızalı sesler kıvamında. Yani si bemol Adam ol çağrısı yaparken, si
diyez diyeceklerim var vurgusuyla müzikali ayakta tutma eğiliminde. Ayrıca
siyasetin müzikal aralığı da kromatik semi tonda...
Siyasetten
semirenler, dramatik ve trajik gidişata akıllarını kilitlerken, siyaseten
sömürülenler yardım konvoyu gözlemekte...
O
yüzden yarımadada trafik karışık...
O
yüzden yarımadada cehennemvari bir yaşam söz konusu...
O
yüzden yüzsüzlük koronavirüsden beter bulaşıcı...
Siyaset
öyle bir dönem gelir ki, kendinden neslinden vazgeçer. Yani kontrolü kontrolde
tutma çabası da, kontrolden çıkışı engelleyemez. Engelleyemeyince oto
kontrolden de kopulur. Kontrol tamamıyla kontrol dışıları tekelinde tutanların
eline geçer...
Böylece
asla akılla bağdaşmayan günler gelir kapıya dayanır. Siyasetik diplomatik
notalar müzikalin ahengi de kaybettirir. Müzikalite değerini de düşürür. Yanlış
notalara basılarak ruhlara mıhlanmak istenenler her neyse, diyatonik uyumu da
etkiler. Ve tam gaz, yerelden genele gam basar...
Si
bemol benzeri, si diyez örneği silkelenen siyaset, sağlaklarca sol anahtarına
aralıklı dizilir. Ve belli zaman sonra belli kurallar çerçevesinde
sibemol-sidiyez porteden kaldırılır...
Zaten
siyaset, ruh halini yansıtmayan portrelerle mayalandıkça, kontrolü kontrolde
tutma eğilimi çatlar. Endişe ağır basar. Öyle ki cehalet akılları kör
ettiğinden, kontrol dışına taşmak kolaylaşır veya zorlaşır. Doğan çatışma ve
kamplaşma ile kontrol hepten Emperyalist tekellerin insiyatifine geçer...
O
yüzden yarımada hepten çaresiz...
O
yüzden yarımada destek bekleyenler, yardım dilenenler cehennemi...
O
yüzden eksik etik, kiloş etek arasındaki yüzsüzlük enflasyonu yüzlü
basamaklarda ve bulaşkan...
O
yüzden topuna Si, topuna sin. Başkan daha ne yapsın...
Siyasetin
siyini eken biçen sirlerine öyle bir an gelir ki, kontrollü sinkafta para
etmez. Kontrolsü kelebek etkisi dört koldan hemen marjinalleştirme
perspektifinde hafifletilir. Si diyez notası kelepçe gibi vurulur. Bütün suç
sol anahtarına atılır. Porteden adam gibi adam portreler, siya siya silinir...
Ve
öyle bir zaman gelir ki siyaset, muhtaç insan trafiğini idare eden polisiye
görevinden başka görev yüklenemez...
Oysa
çoğu metropolis her şeyin farkında...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder