Aynı şekil şümul ile paslaşan ve paylaşan kardeşler restleşmesi, hain darbe yeltenmesine kadar gitti. Yelteniş üzerine tam üç yıl geçti. Tam da yapabilenler için yaz tatili döneminde. Her şey aniden iptal oldu. Temmuz şuuru galip geldi...
Ve yazlık izine artı bir gün eklendi. Resmi tatil mi? Evet. Kamu sektöründe resmi tatil, özel sektörde iş günü mü? Öyle görünüyor. Bayram mı? Değil. Anma mı? Kısmen. Adı? 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü.
Peki milli birlik şuuru oluştu mu? Hayır. Demokrasi? Herkese lazım. Ya özlemle beklenen muhtemel birlik beraberlik dengesine mugayir tavır? Soru işareti. Kimden? Soru işareti...
Tam üç yıl, baştan sona her şey kendi kutsalı, kendine kutsal sayarak başkalarının kutsalına saldırı? Var. Bu açıkça siyasi şov mu? Soru işareti. Gece yarısı salaları? Devam. Öyleyse zamanın pratiğine işlenecek daha çok şey var? Yok…
Var yok, işlemin ucu çok bilinmeze açık. Hesap ortada. O yüzden yüksek gerilim en zirveyi vuruyor. En alttakiler ise çarpılıyor...
Her siyaset odaklı gerilimden tükenmez tutku ve gerici utku yaratma çabası? Dikalası. Her yıkımın insan genetiğine işlemiş kurbanı olma baskısı? Haddinden fazla. Belli dönemlerde iyice tavan yapıyor mu? Nasıl?...
Yani şaplı şuur, milli manevi birlik, beraberlik dinlemiyor mu? Yorum yok...
Sanki bu atmosferin, Temmuz şuuru kapsamlı seneyi devriyelerin devamlılığı aşikar. Ve bu gidişle hiç bir zaman, ne uğruna ve niçin beter çıkmaza sürüklenildiği, hangi maksatla onca kayıplar verildiği ve neden böyle bir yeltenmeye yol verildiğiyle hiç kimsenin ilgilenmeyeceği besbelli.
Nasıl böylesine aleni bir ihanete, yıllar yılı göz yumulduğuna ise akıl sır ermiyor...
Ne yazık ki işin bu tarafına akıl yoran da yok, sorgulayan da. Önergelere anında ret…
Olanlar olmuş hala askeri sivil, silahlı demokratik, sınırlı denetimli, fundamentalist faşist yeltenme mi, kalkışma mı darbe mi tartışılıyor. Sonrasında kopan kızılca kıyamete değinen yok...
Zaten ne hikmet ise her darbenin, her yeltenmenin, her potansiyel tehlikenin siyasal hesaplaşması çoğunlukla eksik bırakılır. Veya isteyerek istemeyerek bir çok gerçeklik es geçilir. Çünkü film başkadır.
Üstelik toplama ve derleme anıların yakın geleceğe ışık tutacağı sanılır. Zihinlere işlenen sıcak sahneler üzerinden kanı, yargı, ve kurgusal değerlendirmeler yapılır. Ve kısa zamanda her şey değersizleşir. Durum bu.
Tıpkı bu gün için, bir gün için meşgul olunan ve mesul olunan ve de tam gaz hız verilen Temmuz şuuru gibi...
İşin aslı ölüden diriltilen bu Temmuz şuuru, lafta asli görev ifa edenler ile ulvi vazife peşindekilerin ortak marifeti. Timsahi hıçkırıkçıların organizesinde, yeri göğü saran bir organizasyon. Külahların düşmesi. Düşkünlüğün üzerinin örtülmesi.
Yeterince tanımlanamayan bu Temmuz şuuru sanki top yekûn adaleti ve hukuku askıya almanın dayanağı. Payanda olsun diye yaratılan olağanüstü hal. Gittikçe çürüyen milli ve manevi değerlere ve kamplaşmalara kurmaca düzenek.
Kuruldu mu? Kuruldu. İşler mi? Zamanla. Daha başka sürprizler var mı? Nicesi. Arada arastada kalmışlar? Arsız. İleri geri çapraşık ilişkiler? Bol. Gizlilik? Mahrem. Süreç? Dinci faşist kimliğe devriliş. İyice belirgin mi? Ne demek. Şehit ve gazi edebiyatı? Üst akıl ölçeğinde. Fişlemelerle ve afişlerle tarihe anlı şanlı bir destan sayfası eklenmesi? Resmen. Devletin bekası modunda yeltenme sonrası artan hukuksuzluğa, bu demokrasi ve milli birlik günü resmi kılıf mı? Soru işareti...
Saldırgan ihanetin yelteniş seneyi devriyesinde soru çok. Soru işaretleri de...
Yalandan demokrasi, yaygın coşku, ortaklığı dışa vurmayan Allah'ın lütfu bir kalkışma söylemi. Memleket yangın yeri. Hala karşı devrim tekerlemesi, bayram şekerlemesi.
Ve ders alınmadığı açık,aynı şekil şümul şartıyla, dini, milli ve yerli yeni paslaşan ve paylaşan kardeşler çeşitlemesi.
Peki bunlarla birlik ve beraberliğin sonucunda, bir başka hain darbe yelteniş tehlikesi var mı? Yok canım...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder