DARBE ÜSTÜNE DARBE...
Darbeler ve muhtıralar geçmişi epey zengin bir devlet şu devlet. Milleti ise asker, asker millet. Ve kurulduğundan beri hazmedilemeyen bir Cumhuriyet. Ve bir türlü toplumun belleğinde yok edilemeyen demokrasi aşkı. İşte fakirliğin ve zenginliğin nedenleri...
Çokuluslu bir üst bilinçle hep gericileştirilen hepten fakirleştirilen, özü oldukça zengin şu memlekette; hal ve gidişin tam bağımsızlığa evrildiği her dönem, Millet egemenliğinden korkan egemen sermaye, güdümlü ve piyon, omzu kalabalıkların eline daima atmosferi hazırlanmış senaryoyu verdi.
Onca kirli senaryo can, kan, mal, zaman kaybı önemsenmeden, Tanrı yarattı denmeden, tırnak içinde sam amca tabiriyle "bizim çocuklar" tarafından ivedilikle uygulandı.
Ve bir asırlık tarihe darbe üstüne darbe sıralandı..
Her darbe peşine anında sinsi tebessümlüler adamdan sayılıp duvarlara asıldı. Millet korkutuldu. Önce gençlerden başlandı. Dönen döndü. Bildiğinden şaşmayanlar ise asla kaçamadı. Gençler asıldı. Tırpanlandı. Söndü gençlik. Tabulaştırıldı özgürlük. Darbeciler totemleştirildi.
Sanki inceden gizliden bu günlere zemin hazırlandı...
Sözün özü ne adi darbeler gördü bu memleket…
Sonra ileri demokrasiye de geçildi, artık bu devirde darbe olmaz derken, adı resmiyette ‘kalkışma’ koyulan, alenen demokrasiye kasteden hoca, molla ve imam lakaplıların öncülüğünde bir askeri cunta darbe girişimi yaşandı.
Ancak bu kez gerçek vatansever asker, darbe karşıtı millet top yekun şahlandı ve senaryoya kanmadı. Kalkışmayı geri püskürttü…
Dost doğru saptaması bu ama işin aslı başka gibi...
Bir kere senaryo çok zayıftı. Sadece başı yazılmış, sonu yoktu. Boğazı bağlayan köprüde anında halledilebilecek küçük bir yığınak. Kaçak göçek kaldırılan bir kaç jet. O kadar. Karacı dört ordu, havacı ve denizciler ile jandarma üst kademe olarak yoktu işin içinde. Yani kısmen şuursuz bir katılım. Sanki pek istenmeyen ve ucuza getirilen bir yeltenmeydi.
Yinede büyük devlet olmaya yakışır devlet refleksi için, ciddi tepki için, tezelden önlenmesi için, düğmeye basılması için saatlerce beklendi. Hakiki darbe görmüşler ve vaktiyle darbelerin hışmına uğramışlar en başından bu yeltenişin kontrollü bir darbe olduğunu anladı. Yakın izlemeye geçti.
Anlamayanlar ve paralelci cuntacılar ve de hoca, imam, molla ve benzeri lakaplarla anılan egemen güçlerin maşaları, eksik senaryoyu filme çekemeyeceklerini bile bile figüranlaştılar.
Belki de bu kıçıkırık yeltenmeden beklenen böylesi bir fiyaskoydu. Ve fiyaskonun aşırı fiyatlandıracağı fiyakalı pozu yakalamaktı.
Zaten hiç gecikmeden rejim pahasına en fiyakalısını buldular...
Bu minyatür darbe yeltenmesi ileride divanı harp tutanaklarına da aynen böyle yansıyacak gibi. Yansıtılmazsa da tarih böyle kaydedecek...
Kayıtla devam; Önemli olan, bu rütbeli rütbesiz, cüppeli cüppesiz, sakallı traşlı, dinli, imanlı, kitaplı, mezhepli, abdestli, alnı secdeli taifenin, tarife beklemeden tarifi basit uçuşa geçme cesaretini kimden ve nereden bulduklarıdır. Üzücü olan on yıllarca iç beslemeler olarak beslenmeleridir. Ve evi içten içe vurma yeltenişidir acı olan. Sancı duyulan yıllar yılı bu açık firavunlaşmaya göz yumulmasıdır .
Filhakika bu hocaefendici, molla, hoca, imamcı girişim, bu güdük senaryolu yeltenme, bu emir komuta zincirsiz zevahir kalkışma; lafta devlete bağlı ama bir yerlere daha bağımlı çalışanların ve devlet kurumlarına yerleşen ve yerleştirilenlerin, oralarda on yıllarca sessiz sinsi politika yapma serkeşliğinin art niyetli sonucudur.
Belki de bu temmuz ortası zillet; molla, hoca ve imam takmalılar ve onların tasmaladığı omzu kalabalıklar için geç kalınmış veya sonuçlarına bakıldığında çok erken davranılmış bir intihar girişimiydi. Sonu başından belli bir sapkın yeltenme. Bu kısıtlı ve kısır, ucuz senaryolu cuntacı darbe yeltenmesi o yüzden çok iyi okunmalı ve geleceğe dair dersler çıkarılmalıdır.
Durum açıkça budur. Bu yeltek yeltenmenin öncesi sonrası, bu günü ve yarınlar için ileri sürülen ne varsa, komplo teorileri dahil resmen milleti berhava uyutmadır...
Değil mi ki; on yıllardır devletin en kilit mevkilerine, en üst mertebelerine yerleştirilen bunlar. Paralel devlet mantığını oluşturan bunlar. Son on yıllara hükmeden bunlar. Hükümcüsü hükeması bunlar. Hakimi hakemi bunlar. Topçusu popçusu bunlar. Topyekun siyasi ve rantsal çıkarlar çerçevesinde bir araya gelerek, birbirlerini kandıran bunlar. Devletin çöküşü ve paralel devletin kuvvetlenmesi için kışkışlanan bunlar. Devlette millette, metropoliste silahlı kuvvetlerde , her yerde her merkezde silahlı silahsız konuşlandırılan bunlar. Kesif edif silahlandırılarak bir paralel öncü güç havasına sokulan bunlar.
Sonra seni bunca bakan takan, adam yada şey yapan devlete lain saldırı. Ve hiç kıslamasız kısır bir kalkışmayla devletin çökeceğini farz etme...
Eğer gizdeş bir durum yoksa, bu yeltenme çelimsiz bir hamleyle çatkapı, devlette bir çatlak yaratma telaşından başka bir şey değil. Bu tablonun oluşmasında ve oluşturulmasında payı bulunanlar kimler ise devletteki asıl çatlak budur.
Ve biraz daha akıl ve biraz daha bilim ile çözülür bu mesele de.
Ve biraz daha akıl ve biraz daha bilim ile çözülür bu mesele de.
Öyle sala, ezan, namaz niyaz, en büyük Allah naralarıyla ve modalaşan gece yürüyüşleri ile değil. Zaten onlar getirdi memleketin başına bu yelteniş belasını. Bu tavırda inat daha kamplaşmacı, yozlaşmacı ve kadersi yalnızlaşmayı getirir.
Yalnız karahummalı, derin sırlar ve keskin arzular sıcağında yetişen hoca, molla, imam üçlemesinde şekillenen ve silahla kuşandırılanlar, rütbeli cuntacılar ve diğerleri iki dünyalık bir suça bulaşmışlardır.
Aklanamaz ve temizlenemez bir suça...
Ve hiç bir şeyi umursamadan askeri askere, askeri millete, ahaliyi askere, askeri polise, polise hepsini kırdırmayı planlayan bu cunta girişimi çok ucuz atlatılmıştır.
Ancak devletin her bir kadrosuna yerleştirilen bu hoca, molla, imam ve müezzin lakaplılardan oluşan paralelci zihniyet ahtapotun kolları gibi. En ücralara dek yayılmışlar. Onlarca yıl bunları görüp, bilip susanlar ve göz yumanlar da suçlu. Bu gün demokrasi havarisi kesilmeyle bu kirli işlerden, tehlikeli ilişkilerden asla sıyrılamazlar. Sadece bir müddet daha sıyrıldıklarını zannederler.
Yine de yaşanması gereken bir kırılma noktasıydı yaşandı. Ve bu kırılma gerçek demokrasiye tutunmanın tam vaktinin geldiğini de apaçık gösterdi.
Söz üstüne söz; Darbe üstüne darbe yaşayan bu kadersiz millet, darbeleri de, bu kadar ucuz senaryolu yeltenmeler görmeyi de hiç hak etmedi. Etmiyor. Nokta…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder