ÇOK OLAN ŞEYİN DEĞERİ AZDIR
İlkel kominal toplumlardan klanlara, klanlardan uygar toplumlara kadar her gelişim evresinde, görece sosyal düzen varlığı söz konusudur. Yine bin yıllardır her toplumsal düzenekte düzeni bozan sıradan ve sıra dışı davranışların varlığı da yok sayılamaz. Hem de organize biçimde...
Yani suç olgusu toplumsal yaşamda kendiliğinden üreyen türeyen bir gerçekliktir değerlendirmesi yapılabilir. Ancak sosyal düzenin zedelenmemesi için çok suç barındıran ve kanıksatan bir toplumsal aşamaya geçişin de önünü kesmek gerekir. Çünkü çok olan şeyin değeri nasıl az olur ise çok suçun cezası da az olur. Yapanın yanına kar kalır.
Hangi nedenle olursa olsun sebepler çözülemediğinden, bataklık kurutulamadığından suç haddinden fazla yaygınlaşır ve bir şekilde de suçun karşılığı hafifletilmeye çalışılır...
Bu keskin süreçte suça meyillenme eğitimli kişilerce bilinç dahilinde veya toplumsal yaşam gereği sokaklarda, eğitimsiz kişiler tarafından kendiliğinden, önlenebilir yanlış hareket ve duygu aktarımıyla bilinç dışı olabilir.
Özellikle büyük kentlere yerli yabancı nüfus aktarımları, sosyal yapının suç potansiyelini denetimi zor hale getirir. Nerede çokluk orada yokluk hesabıyla suç artışı ve suça yatkınlık artar.
Kentlerde serseri mayın gibi dolaşan sahipsiz değerler suça eğilimli kişilikleri oluştururlar. Değersizleşirler. Sonra birleşirler, büyürler, yetişirler ve çürük bir toplumun nüvesini oluştururlar.
Ve bunların topu türlü nedenlerle homojen yapısı bozulan toplumlarda tüm suçlar için en cazip aday konumuna gelirler...
Muhakeme yeteneği gelişmemiş bir zümre, hele de kendini ait görmediği bir toplumda elbette yaptığının ettiğinin muhasebesine ve istatistiğine bakmaz. Daima kendini haklı sayar ve doğabilecek sonuçlarda sorumluluk almaz. Aslında kayıt içi veya kayıt dışı yaşam sürdüğü toplumda her tavrı ile sorumluluk taşıması gerekliliği ve esasları belirlenmelidir.
Böyle olmayınca veya olmadığı hissedildiği an suça yönelme eğilimi ağır basar. Tahminlerin çok ötesinde suça açık, suça yatkın ve suça bağımlı bir profil oluşur. Hep birlikte önü alınmaz bir sona doğru sürüklenilir.
Üstelik eksik değerlendirmeler, yanlı ve mantık dışı verilerin toplumu güncellemesi ile duyguları körleme ve diyalogları tekleme bir katman kemikleşir. Bu vurdumduymaz katılık büyük ve yakıcı suçların oluşmasına da seyirci kalır. İşte suç kavramında toplumun oynadığı yadsınamaz rol bu şekilde kendini hissettirir. Böylelikle suç ve suçluluk kırıntıları paçaya bulaşır, herkesin hanesine tek tek yazılır.
Sonuç itibariyle sosyal düzenin gerilemesi, geriletilmesi bireysel psikolojlerin yanında toplumsal psikolojinin bozulmasını da getirir. Bu da suça, büyük suçlara temel oluşturur.
Suçun o sebep, bu sebep çoğalmaya yüz tuttuğu toplumda etik ve moral değerler de çöker. Bu çökme toplumu oluşturan her bireyi çok yakından ve olumsuz etkileyebilir.
Önemli olan etki tepki bağlamında sosyal düzenin varlığına zarar verecek unsurlara ve işlenen veya işlenebilecek suçlara zemin hazırlamamaktır.
Ancak bin yılın deneyimi sosyal devlet olma ve alışıldık sosyal düzen anlayışı terk edilip yerine, ikame bir yıllık tecrübeye bakıldığında tekil çoğul fark etmeksizin değer kaybına uğranıldığı apaçık.
Dahaca hazırda ve hazırlanan ne var ise azı çoğu bir bir yaşanacağı ve görüleceği de kuşkusuz...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder