14 Temmuz 2019 Pazar

HERŞEYE RAĞMEN, 15 TEMMUZ…


Üç yıl önce 15 Temmuz’da, dinci figüranlar –cuntacı dublörler bir kanlı darbe yeltenişi sahneye koydu. Her şeye rağmen oyunun sonunu getiremediler…
 
Sonunu getiremediler çünkü hala zihninde darbeleri ve her tip darbeci mantığın acımasızlığını yaşayanlar ve başlarına gelenleri sürekli canlı tutanlar, bu kindar darbeye geçit vermemek için halk direnişine can pahasına katkı verdi. Hem de darbe başarıldığında darbelere karşı koyanlara zerre acınmadığını bile bile. Hele ki bu dinci-cunta emeline ulaştığında nice acı şeyler yaşanabileceğini bile bile. Üstelik bölgesel düzeyde, dinsel manada benzeşen, ayni karakteri taşıyan, kanlı pratikleri bile bile. Dinci faşizmin sahici dindarlara bile hiç acımadığını, acımayacağını bile bile.
 
Her şeye rağmen inildi sokağa, çıkıldı meydanlara. Alanlar doldu taştı, dinci-cuntacı darbe yeltenmesi el birliği güç birliği olduğu yere çakıldı…
 
Çakmak ne kelime. Bu 15 Temmuz dinci-cuntacı darbe yeltenişine; on yıllardır bu yeltenici yeltekleri, bu bilim düşmanı dinci tutuculuğu siyasetin içine dışına konumlandıranlara, devletin her kademesine üst düzey sızmalarını sağlayanlara rağmen karşı çıkıldı. 
 
Onlarca yıl her alanda, tam can alıcı her makama bu katı, kindar ve radikal dincileri yerleştiren ve kırk yıldır oralarda saklanmalarını sağlayan, ince paralel sızıntıları görmezden gelen, malum zihniyete rağmen karşı çıkıldı.
 
On yıllarca bunların topu, “Sayıp sevmedikleri besbelli, ayrıyeten Cumhuriyet düşmanılar. Ebedi Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’nın ‘Hâkimiyet Kayıtsız Şartsız Milletindir’ sözünde ifadesini bulan, kuruluşunda dünyanın üçüncü laik cumhuriyeti olan Cumhuriyet’i yıkmaya şartlanmışlar, yeminliler…” eleştirilerini, her zaman ‘namazında niyazında, sessiz sakin, ılımlı çalımlı çocuklar…’ diyerek aklayanlara rağmen karşı duruldu.
 
Hatta o ‘namazında niyazında, sessiz sakin, ılımlı çalımlı çocukların’ zararlı dinci yapılanmanın, dini formatlanma ürünü olduklarını, daha çocukluktan bu dinci örgüte bedavaya satıldıklarını ve yıllardan sonra kofti adamcıklar, softie edepsizler, softa subaylar olarak köşeleri tuttuklarını, nihayet egemen güçlere-büyük sermayeye satılacaklarını, satıldıklarını, ahmaklık boyutunda dinci- cuntacı bir yeltenişe yeltenebileceklerini adı gibi bilip, bilmezden gelen ve gizleyenlere rağmen, vatan millet aşkına direnildi.
 
Direnildi ki ne; bu alenen demokrasi karşıtı, hurafe din ve biat kültürüyle banalleşen, şahsileşen, genelleşen, genişleyen ve güçlenen dinci fetbazlığı devlet eliyle besleyen, şeri iktidar heveslisi bu şer zihniyetin bir gün devlete ve millete karşı harekâta geçebileceğini unutturmaya çalışan zihniyete rağmen direnildi.
 
Hele de; ‘Bu dinci monarşist hükümranlık cereyanına kapılmış, hain istihbaratçı ve derin komplocu örgüt, sıkıştığında kansız korsan hesaplaşmalara, daha sıkıştığında kanlı darbe girişimlerine kadar gidebilir, eğer kolay kolay temizlenemiyorlarsa sıkı takip edilmeli, kontrol altına alınmalı ve çok uyanık olunmalı’ diyenlere anında ‘din düşmanı’ yaftası yapıştıranlara rağmen.
 
Öyle bir karşı çıkış ki; adam harcamak ve harcanmak ikileminde, uzun yıllardır planlanan bu dinci yapılanmada salgın hastalığa tutulmuşçasına, göz yumulan, kol kanat gerilen, yaşlarla baş edilen, devlette çöreklenmelerine ses çıkarılmayan bu dinci taşeron tiplere bu kadar tam hız ileri yol verenlere rağmen.
 
Ayrıca bunca şeye rağmen bu dinci-cuntacı yeltenmeyi tamamen dış güçlere bağlayıp, sadece emperyal istilacıların ayarladığı, pompaladığı kirli bir girişim gören kolaycılara rağmen.
 
Diğer yandan memleket siyaseti evrensellikten uzaklaşıp yerelleştikçe, bölgeselleştikçe, demokrasi yıllar yılı bir dizi reform ile güçlendirilmedikçe, sosyal siyasal yapı her şey bir yana akıl almaz şekilde dincileştikçe, karşıt devrim ideolojisi sosyal siyasal dengeleri alabildiğine bozdukça yerli işbirlikçiler, Amerikancı darbe öğretisini hatmetmişler ve gizli iş tutanların darbe deneyimlemeleri için oluşturulan meşru zemini on küsur yıldır çözemeyenlere rağmen.
 
 
Hatta ayni hatta memleketin doğru yönetilmediği doğrultusunda ikazları kaleye almayıp, açıkça darbeye yeltenmeyi meşrulaştıran tabanı yaratanlara rağmen...
 
Elbette uzun yıllardır dünyada; “ABD tarafından oluşturulup geliştirilen darbe sosyolojisi, darbe psikolojisi ve vahşi kapitalizm kuramlarının karışımıyla planlanan askeri darbeler, yerli işbirlikçileri sayesinde hayata geçirilir. Ve darbeler emperyalizme hizmet eder…” savına doğrudur deyip kılını kıpırdatmayanlara rağmen.
 
Her şeyi okyanus ötesi emir farz edip, bu arsız geleneğin yeryüzüne yayılmasına yardımcı olan, memleketleri yaşanılası olmaktan çıkaran, egemen sermayenin çıkarları uğruna özellikle kendi yağı ile kavrulan memleketleri cehenneme çeviren, düğmeye basılır basılmaz paslı mekanizmayı işleten ‘iyi çocuklar, bizim çocuklar…’ bağlamında iş tutan, her faturayı geniş halk yığınlarına çıkaran, yiğit yurtsever halk çocuklarına eziyet çektiren vatan hainlerini, halk düşmanlarını kollayanlara rağmen; 15 Temmuz dinci-cuntacı darbe yeltenişine karşı çıkıldı…
 
Karşı çıkıldı çünkü yakın tarihteki her darbe ve darbe girişimi göstermiştir ki, ertesinde daima faşizan uygulamalar ve kökten antidemokratik değişimler gündeme gelir…
 
15 Temmuz’daki, dinci figüranlar –cuntacı dublörler-ortodoks klişeciler kanlı darbe yeltenişi sonrası, üç yıl zarfında akla hayale gelmeyecekler gündeme gelmiş midir? Gelmiştir. Ve mevcut iktidar partileri bu işe soyundurulur. Soyunmuştur. Durum çok ciddi bir hal alır. Almıştır. Maddi manevi negatif gelişmelere karşı koyabilmek iyice zorlaşır. Zorlaşmıştır. Nice bedeller ödenir. Ödenmiştir. Kısa zamanda demokrasinin tüm kurum ve kuralları ile işlemesi veya işletilmesi rafa kaldırılır. Kaldırılmıştır.
 
Şimdi kalkıp ta hiç kimse son kertede militanlaşan, militarlaşan bu dinci kiliseci, klişe örgütlenmeyi ve cuntacı uzantısını zaman içinde palazlandırdığı halde, kanmışlık ve mağdur edebiyatı üzerinden bu adi yeltenmeyi hiç günahsızlara mal etmesin. Yaşananları resmi bayram filan hafifletmeye çalışmasın.

Hafifletmesin çünkü on yıllardır dinin özünden ve kutsal inançtan uzak olduğu halde savunulan ve övünülen bu dini algı ve uhrevi duygu dünyası, bu dinci cuntacı darbe yeltenmesine kalkışanları tohumlamıştır. Bir güzel mayalamıştır. Sonuç itibariyle suçlu ayağa kalksın günü gelip çattığında devekuşu uyanıklığı yetmez.
 
Ayrıca şu garip memlekette herkes herkesi bir güzel tanıyor. Herkes her şeyi çok iyi biliyor…
 
Son söz olarak; On yıllarca her şeye rağmen, her türlü şiddet ve baskıya rağmen doğru bildiği yoldan dönmeyen, her türlü tezgâh ve kumpaslara rağmen direndikçe direnen, ağır hakaretlere uğradığı halde, azar küfür işittiği halde üslubunu bozmayan, her çeşit ciddi ölüm tehditlerine rağmen tarzını değiştirmeyenlere helal olsun…
 
Ve 15 Temmuz gibi göz göre göre gelecek yelloz bir yeltenişin, eninde sonunda olabileceğini ve ortodoks dinci-cuntacı- kiliseci-klişe bir hazırlığın yıllar yılı yapıldığını, gözlemleyen, yazan, çizen, anlatan, söyleyen, eleştiren, saklamayan, yalanlamayan, gizlemeyen ve bu uğurda ötekileştirilen, dışlanan, hapsedilen, ölen, yiten, giden tüm çıplak uyarıcılara selam olsun…
 
Bir gün mutlaka her şey güzel olacak ise eğer, onların sayesinde. Saygıyla…

Hiç yorum yok: