8 Mayıs 2019 Çarşamba

YÖNETMENLİK...

Yakında bir yerlerde, bundan on küsur yıl önce çepeçevre, bazı dostlar, bir kısım hısım akrabalar, uzak yakınlar, bacılar kardeşler yönetmenliği bir kesime emanet etti. Halt ettiler. Ve yıllarca yerelde genelde hep onlar yönettiler.  Yek tabanca. Ancak zamanla karunlaştılar, millete yabancılaştılar. Ve şimdilerde o yakınlardaki memleket trenin altında kalmaya çok yakın. Yani trajik sona adım adım...

Öyle ki; yanaşık sistemde tam on küsür yıl hiç ses çıkarmadı millet. Medet umdu. Çoğalan acılar dinsin diye bekledi. Sonra bir anda karun kanun derken saray rejimi doğuverdi. Yılların Cumhuriyeti bambaşka biçime değiştirildi.

Ve saray, yağma ve rant ekonomisi ile baskı ve şiddet ekolojisi ile yetmiş iki buçuk milleti rejime soktu...

İlaveten nice oyunlar devreye girdi. Ne filmler revizyona koyuldu. Tam on küsür yıl yedekte ne varsa yendi içildi. Envai çeşit kaynak iliğine kadar emildi. İtiraz edenler beter edildi. İttifaklar, yalanlar, sürekli oyalamalarla tek elden, millet devlet idare edildi. Hikayelere bahis devlet millet el ele jargonuyla devletin esenliğe çıkarılması engellendi. Zaten refah diye bir dert de yoktu. Dertlenen de.

İşte oralarda bir yerde, artık yeter diyebilenler azınlıkta kalsalar da, değişmez denen her şey bir ömre tabidir gerçeği tescillendi. Çözülmenin başlamışlığından olsa gerek bu kez çarkıfelek döndürülemedi.

Elbette oyalamalar, kandırmalar, tirbüne oynamalar neticesinde, sokaklarda meydanlarda ses duyulmadıkça saray saltanatı devam eder farz edildi. Ve toptan yanılındı.

Çünkü her yerde adaletsizlik ve hukuksuzluk baş gösterdikçe bıçak kemiğe dayandı. Cıvıma civar ellere de yayıldı. Üç beş milyon verildi, üç beş milyon alındı. Milyarlarla beslendi.

Sınırsız izin verilmedikçe düzen değişmez, devrim gerçekleşmez savına sarılındı...

Bu arada saray düzeninin bitirim adaletsizliği, bilgiç düzensizliği her krizin faturasını milyonlara çıkardı. Milyonlar, müsebbibi oldukları zarar ziyanı ödemeye mahkum edildi. 

Milyonlar öderdi ödemeye de, adaletsizlik ve kayırmacılık sistemleşince işin rengi değişti. İnceden meydanlar da dolmaya başlayınca, insanca yaşam ve onurlu yaşam kurgusu  yeniden anımsandı.

An geldi ve on küsür yıldır başta olan külüstür zihniyet ve o zihniyete tabiilik zorlanmaya başladı. Hayal edilen dünyaya karşı çıkıldıkça, gerçeğe düşmanlaşıldıkça, acıların bir araya getirdiği yığınlar dayanışmaya başladı. Ve emek, en güvenli yolları açar, daha güzel bir memleketi de kurar ilkesi hayat buldu.

Hayata çelme atmadıkça, sese ses katmadıkça, her hal ve şekilde mevcuda hizmet edildiği geç de olsa görüldü. Başka bir dünyada mümkündür, barışçıl ve sömürüsüz bir dünya da kurulabilir ve de kurulmalıdır tezi yakın çekime alındı.

Gelişmeler gösteriyor ki, yakında bir yerlerde, yakın zamanda yönetme erki toptan el değiştirecek.

İşte şimdi o yönetmen aranıyor...

Hiç yorum yok: