JA-MİL...
Son yıllarda kadir kıymet bilen şu ulu, şuurlu milletin gözüne mil
çekilmiş gibi...
Bir ortaçağ ezası, mille göz eritmek. Göz kapaklarını yapıştırmak. Bu
çağdaki izdüşümü ise çok kızgın ve yüksek voltajlı ampulun uzunca süre
gözlere mecburi teması. Ki bu temas artık gözleri eritiyor.
Kadir kıymet gözetmeden bir eritmek ki ne eritmek. Yüzlerce yılın
birikimi çeyrek yüzyılda bir güzel. Erittiler her şeyi. Sevgiyi de. Saygıyı
da. Bitirdiler. Milyarlık öz değerler kaşla göz arası eridi gitti. Sadece
gizli kasalar şişti. Şişti gizli hesaplar. Denizde karada ne varsa. Oysa hiç
de gizli değildi yapılanlar. Edilenler. Aleniydi her şey.
Ama gözlere sanki mil çekildi...
Gören yok. Görülmedi...
Öyle garip bir hal ki; gözler mil, kulaklar cihaz, diller lal. Eller
tutmaz. Görmüyor. Duymuyor. Söylemiyor. Millet ampula tapar vaziyette.
Akıllar mankurt desenli...
Kadir kıymet bilmeyen bilinçsiz kölelik, köleleştirme versiyonu. Milletin
gözüne gözüne...
Gözlere mil çekile çekile militarizasyon...
Sonrası bir ulu millet ki desem mi demesem mi ayıbında. Yolcu yol
ayrımında...
Seçsem mi seçmesem mi? Tereddütünde. Hamil terennümünde...
İstikrar diye diye aykırı bir düzeneğin işleyip işleyeceği bu kadar. Buraya
kadar. Toptan be-ka meselesi. Seçim yenilemesi. Ve teami...
Kadir kıymet bilmez toplum mühendislerinin gözlerine mil çekilmemiş ama
topu milföy hamuru yumuşaklığında. Yağlı ve yağcı. Paracı. Paragöz...
Kadir kıymet öğreten mekanik gerçeklik üzerinden milli açılım ise;
'Dingil veya aks yalnızca eğilme gerilmelerinin etkisinde kalır. Burulma
gerilmelerinin etkisinde olmaz. Yani herhangi bir güç aktarmayan destekleme
elemanıdır...' Tam hedef...
Bu açılıma göre gözleri millenmişler;
Sıkışınca kader deyip kadir kıymet bilmeyenlerdir. İşleri sadece
mimlemektir işlerine gelmeyenleri. Ayrıca burulmaya zorlanan elemanlardır zil
çalınca. Anında milleşirler. Sur çalınca...
İşletsel bilim ise mili; Gücü veya hareketi iletmek için kullanılan
dairesel kesitli ve genellikle dönen parçadır, diye tanımlar.
Kadir kıymet bilinmediği iyice açığa çıkınca, asrın millicileri yine
minali sürdüler ateşe. Milvari. Böylelikle gözler yeniden minelenecek.
Tekraren millenecek. Gözlere bir kez daha mil çekilecek...
Ahval ve şerait bu...
Ama son günlerde, gözüne mil çekilmiş kadir kıymet bilen şu ulu, şuurlu
milletin dili inceden çözüldü gibi;
Herşey çok jamil olacak...
SINIR BAYRAMI...
Evrenin sınırsızlığını zor keşfeden
insan, o sınırsızlıkta on binlerce yıl çevresine sınırlar koyarak var olmayı
seçmiş. İçten içe gelişen sınırsız, sınıfsız ve sömürüsüz bir dünya özlemine
karşın içgüdüsel olarak toprak, sahiplenme, korunma, barınma, güven,
mülkiyet, saklanma, güçlenme duyguları ağır basınca kendi sınırlarını
yaratmış. Kolayına böylesi gelmiş. Zamanla sınırlar her şeyin sıfır noktası
olmuş. Savaşların, millet ve devlet olmanın, dinler ve kültürlerin...
Ve sınırlar içinde sömürme, sömürülme,
sindirme,
asimilasyon, biçimlendirme ve dönüştürme kavramları yönetme ve yönetilmeye araç olmuş.
İşin aslı sınırların içi, dışı,
çevresi ve tüm bileşenler bir anlamda kimlik dizaynı ve kimlik
dayatmasıdır...
Dolayısıyla sınır tekdüze görünen ama
çok boyutlu bir hattır...
Hatta ağır bedeller ödenerek çekilen
ve çizilen sınırlar özgürlüğü sınırlasa da, özünde özgürlüğe ulaşmanın
yollarını da barındırır...
Yani 'insan salt sınırlar koyan bir
canlı değil, aynı zamanda asla uslanmaz bir sınır tanımazdır...'
Bu sınır tanımazlığın en acı ve canlı
örneği her dini ve kendi milli bayramlarında sözde 'mülteci' adıyla içinde
yaşadıkları sınırı, asıl ülkelerine izdiham boyutunda geçmeye çalışanlardır.
Elbette onlara, ilticayı istila
boyutuna çevirenlere kızanlar olabilir. Haklı bulanlar da çıkabilir. Bu
sınır, sinir harbi bayram filanda dinlemeyebilir. Bu başka konu...
Ancak online randevu alarak bayram
için ülkelerine gidenler. Online olmadan gitmek isteyenler. Sınır
kapılarından yığınlar halinde geçiş yapanlar. Sınır ötesinde bir bayram
havası teneffüs edebiliyorlarsa eğer sınırsal ve sınıfsal bir çelişkinin de
tarafıdırlar. Sömürünün de. Onlara taraf olanlar da bir büyük yanılgının...
Hele kaynayan coğrafyada en büyük
göçmen kaçakçılığı bu sınırlar içinde ise. En büyük şebekeler de bu sınırlar
içine yuvalanmış ise. Ve liderleri alımlı iş adamı kılığındaysa. Ve hepsi
kapı komşularda yakında dağıtılan sınırlar ve yeni çizilen sınırlar tandanslı
ise. Durum sömürü açısından başka yerlere gider.
Artık bu sınırların içini vatan
yapanların, yıkılmaz bir devlet varedenlerin varisleri, ister ocu ister bucu
olsun şapkayı önüne koyup düşünmek zorundadır. Hem de en geniş çaplı ve
objektif açıdan. Çünkü yarın çok geç olabilir.
Yıllardır bayramları sılayı rahim
babında icra eden ve evlerindeki divana hapis, gözü beyaz camda kalanlara bu
randevulu bayram gidişleri normal gelebilir. Gelmeyebilir de. Ancak
bayramların bir hafta öncesinden başlayan bu temaşa oraların terk edilme
nedenini de sakatlar bir gösterim. Anormal bir durum var ortada.
Sabahların erken saatlerinden itibaren
sınır kapılarına akın, yığılma ve yoğunluk sınır ötesi bayramların rahatlıkla
devam ettiğini de kanıtlar bir ayrıntı.
Yaşanan izdihamda durumu kurtarmak
için demir bariyerler kurmaktan başka bir çözümü olmayanlara ise bu bayramlar
angarya. Angara ise kendi derdinde. Zaten bu sözde mülteciler, özde ilticacı
istilacılar Angaraya göre asıl yurttaşından daha değerli.
Değerli çünkü bunların topuna on
milyarlarca dolarlık maddi manevi, asli bir konum sunumu söz konusu...
O halde sınırsız sınıfsız ve sömürüsüz
bir dünya özlemiyle tarafgirliği seçenler ve yılların gizli özlemleriyle
hemhal batağa çakılanlar ortak noktada buluşuyorlar ise, bunca güvenlik
önlemleri, izdihamı artıran işlemler, online randevu sistemi kaldırılsın.
Sisteme kayıtlı olan olmayanların bayram için çıkışları kolaylaştırılsın. Aşı
yaşındaki çocuklara aşı kartları varsa bakılsın, yoksa aşıları yapılıp
gönderilsin. Ana babaların ceplerine de bayram harçlığı koyulsun. Kendi
vatanlarında zorlanmasınlar, mağdur olmasınlar.
Ayıp kaçmasın...
Ramazan Bayramı tatili tam dokuz
gün...
Bayram için bu sınırların dışına
çıkanlar her kimse, nasılsa hepsi dönecek. Hemde yeni sözde mülteci
misafirlerle...
Yani kapılardan dışarı birilerine
sınır bayramı, hanelerden içeri ezilenlerin hepsine sinir bayramı.
Bari şimdiden kutlu
olsun. Zati her şey çok güzel olacak...
|
31 Mayıs 2019 Cuma
mayıs sonu-19
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder