SİNSİ CİNSİ ŞATAFAT
Kalemci yazmaz irrasyonel hayata sabitlenmiş cinslikler içeren aşkları, rasyonal cinselliği. Ama çember içi aşklar, çepeçevre çapına bölündüğünde beden pi kalır. Pi sonsuzluğu yaşamak demek önce akılda. Sonra aşk aşkla yazılır...
Allem kallem bir yana eskisi yenisi iksi eksi, aşk iksirini bilmeden tınmadan hatta tanımadan tadanlar yarım yaşar aşkı sevdayı ya da hiç. Hatta her sınıftan dev aşkları aforoz ederler. Bilmişler ise tutku ve zevk çıkmazında, mülk edindiği düşüncesiyle başka bedenlerde özgürleşme ararlar. Sınıfsal keyif kıstasında kısıtlanmış cinsler, her kronik klikte cinsellikle bütünleşir. Ve makine rolüne mahkumiyet başlar. Bu tip mekanik kapışmada geleneğe sırt dönülemez. Ama ana izlekten, şiirsel örgüden vazgeçildikçe cins cinsellik etkinleşir ve aşkı eskitir...
Esrik cinsellik yaşatır eksik aşk hamleleri. Oysa yoğun emek, aşkın direnç aşka hizmetçidir. Aşk anca böyle devleşir ve modernitik ivmelenişe yelken açılır. Aşk denizine güneş doğunca, yelkene rüzgar dolar, göğe asılan starpole zirveyi parlatır ve dalgalanmalar başlar. Beden teline baştan savma değil aşkla dokundukça, lafta değil ağızda öptükçe, arafta değil bedende seviştikçe artar aşk. Azaldıkça aşk sinyal yüzde başlar ve ikiyüzlüce biter. Dağınık isyanla, değişik istemlerle anlamsızlaşır herşey. Yetmez doğaüstü değerlerle yıpranır, yıpratılır ilişkiler. Ve aşkı anlama ve tanımlama birikimi daima ertelenir...
Ertelenen sıradışı aşklarda sıradan aşıklardan olmayanlar, tarihe notu düşülen aşk düşkünlüğünü yaşar. Cins şekilde şiirsi cinselliği de. Aşk denilen dava derinleştikçe, aşka boyut kazandıran hava büzüştükçe, boynu bükük kalır memelerin. Aşk kanatlı meleklerin. Ve unutulur bir anda mazi. Yine de kana kana içilir aşk, haz yarıştıran bedenler mayışır. Yani azar azar imha edilir cinsellik. Ten uyumuyla övünenler, rutin ritmin inceliklerine kapılır. Ve aşk imalı kavramlar, imlasız dizelerle 'üçüncü yeni' şiir dizelerinde sorgulanır.
Dizdizeyken ötelenen sinsi dizge, soyut somut ne varsa ardı sıra ipe dizer. Saf cinsellik aşka kendi aşısını zerkeder. Kaygan göçebelik, bebelikten gelen bildik içdüdüyle sarılır ovalara. Akıl oyalanır eksik giderme hırsıyla. Ve eksik gedik hazlar, mutlu aşk arayıcılarına yıllar kaybettirir. Ancak aşk sürekli usturuplu usüller sunar. Usulca tutsaklık zincirleri kırılır. Giyotine uzanır başlar ve yokoluşa kadar sürer aşktan ölüm. Öyle ki 'her ölüm erken ölümdür'. Kalem bitkin kelam bitkinken erken boşalır akıl ve ölünür...
Acemi aşıklar aşk virajını dönemez. Uçurum korkusuyla aşk, sırf varlığın devamı için cinsellikle tamamlanır. Yani cins bir tanışıklıktır aşk debelenmesi. Ve aşk neferi Şahmeri kaderini Firdevs ile Gördes'te bulur. Sonuçta göze mana, göle maya, çileye devadır aşk...
Özünü tanımadan aşkı cinsellikte bulan cinslik, hücreleri yenileyen veya öldüren bir metafordur. Oidipus esareti cinsel sahiplenme, açlık doyurma, çoktan seçmeli boşluk doldurma yaratsa da tinsel ve tensel arınma gerçekleşmez. Aşk, haz ve tutku girdabına giriş, gelişme ve sonuçtur. Sonsuz aşkı yaşatan cinsellik körelince, aşkı erotizmle kavrama, aklı kavramlar yerine karartma geceleriyle paylama başlar. Bu kısmen anonim tabulu karanlıkta resmen çıplak kalmadır...
Kaldı ki sımsıcak ten, soğuk çeliğin keskin yüzüyle öpüşünce, suç ve ceza kapsamına giren ne varsa dört bir yana sıçrar. Tavında dövülmüş kor demir, kabuk bağlamış yaraları yeniden dağlar. Ve şehirde tek bir yaprak kıpırtısız kalana dek ölüm kalım savaşı sürer. Ta ki can bedende kolay kolay soğumayana kadar. Zaten aşkın doğal uzantısı ve platonik uyarısı, bol girintili ve çıkıntılı platformda, bozuk plak halidir. Çok katmanlı ama tek anlamlı kavrayış zaafı, özellikle zarif duyguların hırpalanmasıdır. Bu durumda tinsel ve tensel varoluş, durduk yerde cinsel çağrışımların kucağına itilir. Yani yaşama dahil edilen başta pek sakıncası görülmeyen tavır, tava gelmenin ötesinde geri dönüşsüz sürgün demektir...
Bu yabansı sürgünün bireysel ve eylemsel sürümü ise cinsi latife sarfı ve sinsi cinselliktir. Bu ters akım yazgı aşkın zalimi ve katili olma cinsleşmesine dek gider. Ve yoz yobaz yargı, çoğunluk iddiasıyla erlik kalemi kırılana, dünya alemi aşka düşman edene dek sürer...
Kalemkar deli divane aşkla, kelama kelam katar sıralar; aşkı yaşamak da var cinsellikte bocalamak da var. Ya da tersi. Yani ne kadar aşk o kadar cinsellik işte o kadar...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder