DEVRİMİN ALFABESİ
Bir devrim-karşıt devrim kitabı okumadan, eylemsel dinamik içinde olmadan, devrime inanmak ve sömürüsüz toplum ütopyasını hayata geçirmek büyük hayaldir. Hele ki vahşi kapitalizmin kol gezdiği yeryüzünde devrim yapanları, devrimin kitabını yazanları yok sayarak yeğlenen teorisiz pratik daha büyük hayalciliktir...
Çünkü kapitalizm onlarca yıldır dünyaya salgın hastalık gibi yayılmış, insanlığı tehdit eden bir beladır. Eğer insanlığın mutlu bir geleceği olacaksa mutlaka kapitalizmden kurtulunmalıdır. Kapitaliz devrilmeli ve yenilmelidir. Bilinmelidir ki kapitalizmle gelen emperyalizmle gider...
Aslında kapitalizmin gelişmesi, işçi sınıfından olanların veya sayılanların çoğalmasına koşut vahşice sömürülmesiyle mümkündür. Hatta bu sömürü odaklı gelişme kendini yok edecek bir sınıfı yaratana dek sürer. Ancak bekleme modunda tekdüze davranılarak, mevcut sistemin sürmesi gittiği yere kadar argumanıyla desteklenirse devrim gecikir. Bu çetrefilli atmosferden çıkışı sağlayan, kapitalizmin yıkıcı ve yokedici ilerleyişine dur diyen devrimler ise örgütlü veya örgütsüz sınıf hareketlenmelerinin ürünüdür. Yani devrim yeni bir ileri toplumsal düzeni etkin ve hakim kılan tarihsel süreçtir. Bir şekilde mücadele şart ve başlamak gerekir...
Ayrıca eşitsizlik üreten her düzen ve bozuk düzeni şirinleştirenler oldukça devrim kaçınılmaz gerçekliktir. Tüm ezilenlerin de en doğal hakkıdır. Toplumsal ve tarihsel zorunluluktur. Tarihi akışta emperyal düzenekli duraklamalar peydahlansa da kesintisiz devrim iddiası daima vardır. Çünkü katlanılabilir kapitalizm bile asla ortaklaşan bir düzen kurmaz...
O halde devrimden asla kaçılamaz. Çünkü her devrim, günü gelip herkesin devrimci olmasıyla olasıdır. Aksi halde kapitalizm herşeyi siler süpürür. Yani herkes işin içindeyse, mücadelenin tam merkezindeyse devrim olanca hızla gerçekleşir. Tertiplenemeyen ve tektiplenemeyen toplumsal dalgalanmalar da devrimci mücadeleyi büyütür. Devrimin yükselişe geçişini sağlar. Devrimci cepheyi genişletir. Bu arada mevcut düzenle hesaplaşma keskinliği kaotik bir ortam yaratsa da bu süreci kısa sürede aşmaya, yoldan sapmazlık ve direnç yeterlidir. Devrimin sürdülebilirliğinin en akılcı yolu da budur...
Akla ve mantığa uyan devrim, aşağıdakilerin basıncıyla yukarıdakilerin çözülüşüyle yeni bir devlet aygıtının kurulmasına dönük ivmelenmedir. İlla ki toplumsal enerjinin boşalmasına yön veren evrim bilincidir. Diğer yandan egemen sermaye kapitalizmi geliştirdikçe salt burjuva devrimlerini öğütler ve örgütler. Sosyalist devrimi bertaraf etmenin yegane yolu budur çünkü. Bu uğurda tüm yolları dener. Özellikle olanaksız ve hiç gereksiz önermelerle toplumsal dinamizmi alt üst etmeyi sınar. Bu işin aleni sırrı ise coğrafyalara dini, etnik ve mezhepsel çatışmalar satmaktır.
Egemen güçlerin tekelindeki sömürü sistemi, sınıfsal temeldeki köklü dönüşümleri ve değişim isteklerini böyle kırar. Devrimci duruş ise nesnel duruma göre gelişen, konjonktüre uygun birleşmeyi, ideolojik ve sosyolojik tamlanmayı önceler. Ve böylesi bir içerik kazanan devrimci yapı, öznel ve nesnel koşullara uygun yepyeni perspektifler sunar. Bu yüzden kapitalizm, bir şekilde sözünü geçirdiği katmanların olası devrime bilinçli destek sunmasını türlü yöntemlerle denetler, faşizan baskılarla engeller.
Tüm baskılara ve engellemelere karşın ezilen ve sömürülen geniş kitleleri, toplumları ve dünyayı devrimle buluşturmak kendini devrimci görenlerin başlıca görevidir. Bu salt devrimci değil bizzat devrim, devrimin ta kendisi olmakla olasıdır.
Olmaz denilen olunca kapitalizm kıskacında, emperyalizm sarmalında devrimci enerji birikmesi normal realitedir. Bu enerji yüklemesi olabildiğine artar, nicel ve nitel büyüklüğe ulaşır.
Kapitalist düzenek her ne kadar milli diktacı taktiklerle, yerli işbirlikçi kalkışmalarla devrim hattının gazını almaya çalışsa da fayda etmez. Anca devrimi biraz öteler. Eninde sonunda devrim patlar ve tam teslimiyetçi düzen yıkılır. Tam bağımsız düzen kurulur...
İşte tam burada devrim kavramını, içsel kargaşa yaratmadan ele almanın yolu bulunmalıdır. Bu formül yönetilebilir bir devrim gerçekleştirilmesidir. Çünkü tarihe geçmiş insanlığın kurtuluşuna dair tüm devrimler bir sınıf diktasını yıkıp bir başka diktatörlüğe sert geçiştir. Veya yumuşak zemin hazırlamaktır. O halde günün sol gerçekliği 'tavizsiz demokratik devrim' tezi üzerinde çalışmak olmalıdır.
Devrimin alfabesini bilenler, mutlaka dünya pratiğine uyacak bu tez ve benzeri çalışmalara eğilmelidir. Çünkü makaleler yazılır, kitaplar yazılır, 'Devrimciler ölür ama devrimler durmaz sürer'...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder