SİYASİ AİDİYETİN BEDELİ…
Yerelden genele tabandan yüksek siyasete aidiyet duygusu ile yapılamayacak başarılamayacak hiçbir şey yoktur. Ancak son yıllarda siyasi-diplomatik yollarla aidiyet duygusu zedeleniyor. On yıllarca verilen emek yok sayılıyor. Hiç emeksiz isim ve cisim erbaplarına kapılar ardına dek açılıyor. İşte bu ahbap çavuş ilişkileriyle güdülen partiler arası ince hesaplı dialoglar siyaseten harbiliği de ortadan kaldırıyor. İki arada bir derede kalanlar da ileride hesaplaşılacak günlerin çarçabuk gelmesini bekliyor. Yani yeni yılda yapılacak yerel seçimler sonrası sıcak harp kapıda görünüyor…
Elbette ileriki zamanlarda yaptıkları yapmadıkları, yanlışları doğruları herkesin bir bir karşısına çıkacak. Bundan kaçış yok. Bu günlerin yarını da var. Kazanılsa da, kaybedilse de asla etik olmayan bu siyasetik muamma masaya yatırılacak. Yatı katı bir yana olası bir travmaya sebep olanlar ve göz yumanlar savunabilecekleri bir şey kaldıysa savunacaklar. Öyle ki her gün yeni bir perde aralanacak. Sonuçta iddialar ve aidiyet kavramları yerli yerine oturtulacak. İnceden devlet sırrına döndürülmek istenen ve konuşulması, yorumlanması suç günah sayılan ne varsa ciddi manada değerlendirilecek...
İşte siyaset olsun mantığıyla, sözde yöresel güçlenmeler adına ikili üçlü ittifak peşinde koşturulurken, bu gerçeklerin ihmal edilmemesi gerekiyor. Çünkü zayıf da olsa bizimdir, çatısı su alan bir teras yapılanması ne denli güçlü olsa da bizim değildir düşüncesi ağır basmakta. Ayrıca halkta ve tüm sivil toplum örgütlenmelerinde siyasetten maddi beklenti oldukça yüksek. Muhtemel bir geri düşmede zamanı gelince hesap vermek de zorlaşır. Herkes iyiyi kendilerinden kötüyü yüksek siyasettekilerin beceriksizliğinden kaynaklandığını söyler. Böylesine kaygan zeminde patinaj çekilirse, yüksek rakımdakiler acayip sessizlik hâkimiyetiyle bu kez kendilerini kurtaramaz. Varsa yoksa bir bedel ödetilir.
Bu bedel ödensin bekleyişi on küsur yıldır siyasi aidiyetin bedelini madden ve manen, oldukça yüklü miktarda ödeyenler için en doğal hak olsa gerek. Öyle kimsenin kızıp kınamaya ne hakkı var ne de yetkisi. Tersi tavır ayıp olur zaten…
Ayrıca bedeli ağır bu aidiyetin ciddi biçimde ve yılmaz tavırlılıkla, yüksek siyasetin belirlediği yönde sürdürüldüğü de bir gerçek. Yıllarca yüksek rakımdakilerin desteklenmesi yönünde çaba harcandığı, siyaset literatürüne geçecek başka bir gereksiz aidiyet konusu. Ve ne paraya ne de makama endeksli. Ama her şey bir yere kadar. O yüzden bu kadar da olmaz dedirtecek yaklaşımlardan kaçınmak gerek.
On yıllardır siyaset despotizminin baskısı, sahte din iman tabansızlarının yargısız infazlarına rağmen özgürlük, eşitlik, dayanışma, emeğin üstünlüğü, gelişmenin bütünlüğü ve demokratikleşme ilkelerine dayanan bir ideolojiyi hayata geçirebilmek uğruna aidiyetlerinden zerre taviz vermeyenlerin dediklerine de bir kulak vermek lazım. Siyaseten ortada bir aidiyet yoksulluğu, idari hukuksuzluk varsa eğer bu ben bilirimci tavır ve gidişatı seyretmelerin de zaman içinde mutlaka bir bedeli olur.
Siyasi aidiyetin bedeli ve sıkıntısını yüksem rakımdakiler yüzünden en ağır biçimde çekenlerin geniş halk yığınları olduğu da unutulmamalı. Onlarla sıcak yakın temas içindeki taban birleşenlerinin de o yığının vazgeçilmez parçası olduğu önemsenmeli. Akla koyulan, yüreğe düşen cüzi aidiyet zedelenmesi yüzünden yüksek siyaset elçilerinin kaybedeceklerinin çok daha fazla olabileceği bilinmeli. Bu gerçeği bilmezden ve görmezden gelerek temsiline başlanan son oyun bu yerel seçimler olur. Bir dahasını sonuçlar ne olursa olsun kimse kaldıramaz.
Bu kırgınlığın ve kızgınlığın ana nedenine gelince; on yıllar boyunca tüm saldırılar ve karalamalara rağmen aidiyetten kopmayanlar, kötü gidişe direnç gösterenler çoğunluğunu bünyesinde bulunduran siyasi kurumsal yapı olunduğunun bir kenara bırakılmasıdır. Zaten üç noktanın koyulmasına pek az kaldı. Yerel eşikten girmiş bekliyor. Yüksek siyaset aktörlerinin herkesi figüran yerine koyup öyle olura olmaza hırslanıp, kasım kasım kasılmasıyla bu seçim işleri yürümez. Öyle bağırıp çağırmak ve aidiyetinden asla şüphe edilemeyecekleri kovuşturmak ve dışarıda bırakmakla bu seçim gemisi yüzdürülemez. Böyle devam edilirse kara dalgalarla baş edilemeyeceği ve karaya oturulacağı çok yakında görülür. İşte acı gerçek budur. Bunadır kızgınlık. Budur kırgınlık.
Artık hasbel kader yüksek rakımda siyaset yaptığını zannedenlerin, siyasi aidiyetin bedelini canla, başla, kanla ödeyenlerin de yerelden genele, tabandan yüksek siyasete hakları olduğunu anlamaları ve görmeleri gerekir. Yok, gözlerimi kaparım vazifemi yaparım ise siyasi diyet; Sandıkta siyasi-diplomatik yollar bir tıkanır görülür; ebcedin ceddi…
Evet aidiyet resmen zedeleniyor, kuşkusuz siyasi bedeli epeyce ağır olur; Allah iki göz vermiş, iki gözüm…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder