ZİYARET
Galoş dünyasına geçişin kapısıdır bazen
yaşanmış ya da yaşanmamış yılların hatırınadır
o kaçınılmaz ziyaretler…
Nahoş duygularda açılır gizli geçitler.
Başlar dünden yarına aralıklı geçişler.
Akıl duvarında artçı depremler.
Sanki hiç yaşanmamış olmasının dilendiği türden her şey.
Dizilir boğaza saklanır hıçkırıklar.
Ansızın bir gün ayağına galoşlar geçireceksin
ve ak giysili birileri bu son ziyaretiniz diyecek.
Son görüşmeniz…
Son suyu belki de sendendir…
Islak pamuğu yavaşça dudaklarına sür…
Çekinceli uzatacaksın başını
kahır renkli kapıdan içeri.
İçin yanacak.
Dışın yağacak.
İster istemez ağlayacaksın…
Dörtnala kaçıp gitmek var şimdi diyecek iç sesin
düşüncelerinde taylar koşturacak.
Bir bakıp usulca arkanı döneceksin.
Dayanamayacaksın kendini tutsan da.
Gördüm seni gördüm seni nidası düşecek peşine
gölgeni kovalayacak…
Uzun bacakların uzun koridoru zor dönecek.
Taşıyamayacak ikimizi…
Anıların köprüsü kırılacak tam karşıyakayı adımlayacakken
düşeceğiz mavi derinliğe
ikimiz bir...
Ve bırakacaksın beni serinliğe.
Bırak elbet bırak…
Kangren olmuş yaralar çöreklenmiş bedenime
yüreğimin ana yolları kapanmış
arastalar tıkanmış…
Ve tahta perdeli bir bahçe düşecek aklına
ve ardında debdebeli bir istasyon
istasyonda bir bank.
Diğerlerinde bakır tenli oturanlar.
Toyluğun en verimli çağında iki insan
artık paramız nereye yeterse
nereye kadarsa yolculuk havası.
Hiç çıkılamamışından beter ve iki ürkek yolcu…
Hayatın son deminde daha demincekmiş gibi bulanık anılar…
Pahalıya patlar anlar
açan kızıl karanfiller mevsiminde.
Uçan raylarda kızarmış günesin şavkı
aşkı arayan iki şarklı masalı.
Şarkılar çok sesli şerbetli.
Olduğu yerde kalışlar kapısıdır bazen aşk.
Yaşanmaz hiç gönülden daima yaşamaya korkulur.
İlk ve son diye başlar yankısı sonra unutulur.
Hiç unutmadım desem galoşların hatırına yutulur.
Oysa donatmıştım ak karanfillerle yolunu
raylar süslü, hava puslu, faytonlar forslu
eski zamanlardaki gibi kaldırımlar…
Elbet inanmazsın inanma
Her şey için çok geç artık…
İnanma ama gerçek bu…
Gün geceye doğduğunda
inan yolculayacaksın mendilsiz
el sallayacaksın gönülsüz
dalgakırandan içeri yok oluş dünyasına.
Ve buzlu suyla gargara yapacaksın hararetini
yutacaksın akdenizi, karadenizi,
ak başlı sıra dağları
ve baştan kara bahtlıyı.
Küçücük bir delikten bin bir umut sızacak
Hayat ceylan gözü güzelliğinde.
Çekinik öpeceksin o gözlerden.
Şamandıralar çalışmayacak, zincirler kopuk
Ahşap gemi yıkık dökük
Mendirek ortadan iki…
Ve boşalacak özsuyum
Özekıyım anı öncesi son bir bakış.
Ayağına galoşlar geçireceksin…
Telaş yok galoş dünyasına hoş geldin…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder