TEK DİNE
KARŞI…
Mitolojik
çağlardan bugüne dünya, dinlerle ve Tanrılarla dopdoludur. İç içedir. Yani
dinsel ve bilimsel akımlar birbirine paralel olarak gelişerek kendi tavırlarını
yaratmışlardır. Bu etkileşim çerçevesinde
Tanrılar da kendi dinlerini. Bu yüzden özgür düşünce ile dinler arasında nitelikli
bir çekişme yaşansa da ebedi savaş olmamıştır. Daha çok dinler arası savaşlar
dünya tarihini meşgul etmiştir. Çünkü dinler özgür düşüncenin bir nevi
fonksiyonel ürünüdür. Bir şekliyle özgür düşünce de Tanrının ta kendisidir…
Tanrı
dinlerin tümünde veya dinlerin tüm tanrıları ilahsal varsayımlar üzerine
tanrılaşmıştır. Ayrıca Tanrı odaklı tüm dinler şarkılar, danslar, toplu ayinler,
bireysel İnziva ve birbirine benzer eylemlerden beslenir. Bu karşılıklı adanmışlığın
sonucunda Tanrı kullarına ölümsüzlüğü armağan eder. Sonsuz kurtuluşu önerir.
Ancak dinlerin
tamamında dünyasal ölüm sonrası devamlılığı disipline eden bir irade söz
konusudur. Dünyada ise bitmek bilmez tutkular ve asla önlenemez kaprislerin
önünün alınması amaçlanır. Böylesi bir dini şekilleniş aslında insan ile
tanrısal güçler arasındaki ilişkiyi de düzenler. İşte bu emrolunan intizam din ile
bağ kurulmasına ve din kurgulamasına temel oluştur.
Zaten her
dinin temelinde bir dinsizlik olgusu ve korkusu yatar. Yani tüm dinler kendi Tanrıları
dışındaki tüm tanrıları veya Tanrı sayılanları yok sayarak gelişir. Her din
dinsizlik varsayımı üzerinden meşakkatli bir yol izler. Ancak her dinin rotası aynıdır.
Dinler daima diğer dinlerden ve tanrılarından üstün olma ve en doğrusu sayılma rizikosunu
hafifletir. Çok boyutlu yaşamların varlığı noktasında risk alma durumunu da azaltma
maksatlı önermeler içerir.
Her biri özünde
dini propagandalar ile genellikle kendi dışındakileri Tanrılı dinsizler ilan
eder. Aynı Tanrı merkezli değişik dinlerde bile durum neredeyse böyledir. Kesintisiz
inanç ve iman kaynağı budur. Her din en başta böyle kurulur. Sonra zaman içinde
diğerleriyle benzeşir. Yani din ve inanç özgürlüğü hep ben merkezli bir gelişim
icra eder. Bu icraatı adiyye yüzünden maalesef inanç özgürlüğünün gelişmesi ve
yeryüzüne yerleşmesi için gereken dinsel birliktelik hiç önemsenmez. O nedenle
de çok tanrılı veya Tek tanrılı tüm dinlerde ayrılık ve kapışma üzerine dinsel
pratikler uygulanır.
Tarihte de
görüleceği üzere dinsel zulmün ve hoşgörüsüzlüğün yerleşmesine teoriye uydurulan
bu uydurma dinsel pratikler neden olur. Bir nebze olsun Tanrı ve Tanrıların din
ve dinlerinin birbirine benzer yanları öne çıkarılmaz. O’na iman edilmez.
İcmalde kısır
çatışmalar ile palazlanan ve imansızlık çıkmazına kapı aralayan insani
yaratılar nedeniyle Tanrı ve din birliği bir türlü kurulamaz. Böylece tüm
dinler ve Tanrıları bilimsel ilerleme ve felsefenin gelişimi karşısında radikal
ortodoks bir yapıya evrilir. Gerçekçi dine rağbet azalır. Ruhbanları da durumları
kendi bildiğince kurtarmaya girişirler.
Bu çapsız
girişimler de her yeni fırsatta Tanrının dinlere, dinlerin de Tanrılarına tamamen
karşıt sözde dini hükümler içeren zaafı bol bir dinsel disiplini din haline
getirir. Tek dine karşılık da bu nedenle doğar…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder