6 Ocak 2019 Pazar

DİBİ DELİK FERİBOT…

DİBİ DELİK FERİBOT…
 
Dalgalı denizde feribot yüzdürmek, dünya âlem her türlü felaketi görüp yaşayıp ta fukara avuntusuyla ‘bu kadardan bir şey olmaz, kabaran sular bize dokunmaz’ ucuz kahramanlığı ile haybeye cesaretlenmektir. Feribot bu. Demir ve çelikten. Koca deryada tek başına veya denizde kıyıya çok yakın mesafede olsa da su almaya başladıysa eğer yan yatar. Küpeşteye vuran sert dalgalar su almayı hızlandırır. Feribot su küpü gibi olunca tahliyeye başlanır. Ama zaman yetmez. Feribotta suyun yarım metreye ulaşmasıyla feribot kısa zamanda batar…
 
Bu batış sürecinde eğer Kaptanın ki her kaptan neden ise bile bile bunu yapar, benzer şeyler söyler; “Hiç endişeye mahal yok, bu feribot dünyanın en dayanıklı feribotu, en güçlüsü bu, küçük bir mesele şimdi halledilir…” bu tatlı sözlere kanılırsa durum an ve an büyük faciaya dönüşür. Kurtuluş olmaz. Son çare fayda etmez.
 
Kaptanın sözlerini sahici sananlar feribotu asla terketmezler. Ve su tahliye çalışmalarını sinema filmi izlercesine izleye izleye feribotla birlikte sulara gömülürler. En iyi yüzme bilenler bile. Feribotun gittikçe daha fazla su aldığını ve yan yatmanın durdurulamadığını bilegöre son ana dek koyunkuzu izlerler. İzleyicilerin oranı arttıkça hiçbir uyarıya kulak verilmez. Hiçbir öneri duyulmaz. Bir sendrom vurur akılları. Durdurur. Eylemsizleştirir.
 
Bu öyle bir sendromdur ki yakalananlar; Modern deniz seyahatleri tarihinin asla unutulmaması gereken olağanüstü ve büyük facialarını hiç akla getirmezler. Küçük anonslarla geçici olarak psikolojik rahatlarlar, çelikten tabut kamaralara hapsolurlar. Adeta mutlu sona hazırlanırlar. Yani ölüme.
 
Bu arada feribottaki delik genişler. Başka çatlaklar ve yeni delikler oluşur. Su oranı artar. Suya yağ karışır. Yağcılık çoğalır. Yoğunlaşmaya feribotun dibi, en iç dibi, bordası, güvertesi, enine ve boyuna perdeleri, üst yapılarını takviyeleyen paneller, profil eksenleri dik doğrultuda direnemez. İskele sancak, kıç baş, rüzgâr üstü haddinden fazla suyla dolar. Totalde su miktarının artmasıyla birlikte tahliye işlemi gittikçe zorlaşır. Mukavemet azalır. Feribotun yüzebileceği oranda sığ sularda olunmasına, deniz dibi ile temas yakınlığına rağmen kurtuluş için karaya oturma dahi gerçekleştirilemez. Bir kere yan yatılmaya görülsün feribot batar yiter.
 
O feribot ki dünyanın en çetin, en tehlikeli yoğun akıntılı ve görüş mesafesi oldukça kıt derin sularından geçip gelmiştir. Tam da kara göründüğünde su almaya başlar. Feribot sendromu tüm mürettebatı ve o yolun yolcusu ahaliyi etkisine alır. Kimse mantıklı bir açıklama duymak istemez. Duysa da aldırmaz. Davranış şekilleri protipleşir. Resmi ünvana yeterlilik istenmez. Kaptana aşırı güvenilir. Ama durum gittikçe ağırlaşır ve öyle bir hal alır ki sonuçta; Denizde acayip fırtına vardı, sanki bir tufandı. Çok talihsiz batmalar atlattık. Alışkınız ama bu en beteriydi. Sağ olsunlar bu kez de kurtulduk. Sağız. Minnettarız. Zordaydık ama asla umutsuz değildik…” diyenler karaya çıkamayabilir.
 
Oysa deniz dibi taramacıları ve kaptanıderya seviyesine erişmişler çok iyi bilirler. En derin mavi sular, özellikle de mavi ile karayı birbirine bağlayan boğazların dipleri irili ufaklı taka, bot, feribot, gemi, şilep mezarlığıdır. Her biri de insana yağlı latadan, demirden çelikten mezardır.
 
Çünkü feribotun dibi delikse, bir şekilde delinmiş ise feribot su alır. Feribotun su aldığını bile bile görüntüdeki lüks ve şatafata kapılanlar ve kapılananlar tüm seyir cihazlarını reddederler. İmdat içeren ses dalgaları ve dip derinliği ölçümlerini alayla karşılarlar. Yüzeye mesafeyi ve feribotun yan yatış hızını hesaplayanları düşman ilan edenler. Batışa reçete yazanları kurtarıcı sayarlar.
 
Sonuç olarak feribotun su almaya başlayıp yan yatmaya geçtiğini ve batışa yakınlaştığını bilenler ve hissedenler botlar satın alarak feribotu terk ederler. Onlar için başka feribotlar da vardır, parasıyla olduktan sonra başka limanlar da.
 
Ancak asıl batış ayni feribotun yolcusu fakir fukara içindir. Sendroma tutulanlar ve sendroma uyaranlar feribotu asla terk etmezler, koyun koyuna batarlar…

Hiç yorum yok: