29 Ağustos 2018 Çarşamba

YOLCULUK ORAYADIR HEMŞERUM…

YOLCULUK ORAYADIR HEMŞERUM…
 
Yolculuk nereye hemşerim? Böyle geldi böyle gider bu muazzam anekdot. İyotludur çoğunlukla kaynakçada toplanan. Alışılmışın sınırını zorlayan geniş kapsamlı, karizmatik bir öfkedir bazen. Daha nerelisin diye sormadan. Yakın geçmişten elde kalan sloganlarla ayakta kalmaya çalışılan zamanların ilk sorgusudur ayrıca. Yegâne yoldur, yolculuktur, sorumluluktur başa bela olan. Küreler çatlar ve kıymıkları gözüne batar su kürenin. Seçkinleri kutlayan bir demir yumruktur Karadeniz. Çoğunluğun konuştuğu dili konuşmaz, haklıdır, kışkırtıcı düşleri vardır. Bedelini merak etmeden ıslatmakta olmaz gelmişi geçmişi. Öğrenilmesi gereken şeyi maharetle öğretir acı suyu. çünkü onun adı Karadeniz’dir. İyi öğretir.
 
İşte yolculuk orayadır hemşerum. Elvedaya durmuş koca gemilerin yatağına…                        
 
Gülerim geçerim birlikte katlandığımız yanılsamalara. Önce direği sonra kendi gözüken bütünü dopingli dedikodulara. Gülsün bize cildi balık parlaklığında yüzmekten aşınmış sarı kızlar. Sapsarı ufukta tümseklerde çelikten direnç. Aşmaya az kaldı kara yağız dalgaları. Maksadına ulaşmamış sürüklenmelerin keşfine de az kaldı. Kırık bir anı üzerine oluşan lirik bir öyküyü içiyorum yavaş yavaş. Her türlü dürtüden yoksun bir yok oluşu. Ne yolculuklar taşıyor kulaçlarında. Güvenlikten uzak, uzak bir limandır aradığın. Peşinde yasadışı bir göç ve gönlünü o yalayacak kaba dalgalı Karadeniz, gelişi güzel bir aşk ilişkisi, ağzına kadar dolu yaşayamadan aşk da biter ilişki de. Belleğini zayıflatan yalnızlıktır, vücuduna yönelmen de. Tüm tehlikeleri bertaraf edip en uç noktalara taşıyacağın hayat, göğüs gerdiğin bunca deneyime değer mi diyeceksin özetle ve ikna gücün yüksekse bu en özeline yolculuklarda eşlik edilmesine izin vereceksin. İzole edilmiş ucuzluğa sen de güleceksin, tek başına, anlayacaksın ki yapayalnızsın. Erkek gibi saçlarını kestirmiş sarı kız, ciddi bir sınava dönüşen sulu yakınlaşmalara, cıvımaya hatırı sayılır inatla karşı koyuyor. Önünde açılan kara delikten girip yepyeni bir dünyanın yorgun kollarına kendini bırakıyor. Gülüyorsun seyir zevki almışçasına. Oysa gülüp geçtiğin o yansıma gelecek hayallerin. Alaycı, moral bozucu kendi kendine gülüyorsun. Yolculuğun bedeli tüm organlarından vazgeçmektir aslında.
 
Elveda koca gemi…
 
Koskoca dünya küçücük bir gemiye binmiş sanki. Şaşarsın öyle büyük diyet ödüyor ki, milyonlarca insan evlerinde huzursuz, itirafların sorgulandığı gece gerçek, hayale bağlanmış, hayaller geçmişe. Çarkçıbaşı, çoluk çocuk değme ahali güverte de. Güvercinler uçuruyorlar bu can alıcı düşlere. Koparıyorlar tarihi yaprak yaprak apayrı kuşaklar. Suç ortakları ağacı tersten veren melek. Bu güzellik kalbime vuruyor. Olacak iş mi diyenler yanılınca sahne şıp diye kesiliyor. En duyarlı tanıtımlar uğultulu şikâyetlerden utanıp belleklere nakşediyor aç gözlülüğü. Tek perdelik oyunun kahramanları Karadeniz’in orta yerinde uyuyan sarı kızla dudak dudağa. Tutunmaya çalışıyorlar farkına varışın kampında. Yüz yüze savunulamamış, inançlar sarsılmış ve kontrolünü yitirmiş. Ölüm döşeği dikenli tellerle sarmalanmış. Zor bir hal yüz yüze olmaktan kaçınılan Karadeniz, tepeden tırnağa sakatlığı sağaltıyor. Dört bir taraftan meslek gereği iddialar, başvurular af edilecek gibi değil. Anıların gölgesinde bir araya getirilmiş, uyarı niteliği gözden kaçırılarak o kayıp mürettebat benliğin yeniden keşfidir. insanlığın doğaya hükmen yenilgisi açıktır. Kısacık süren tatlı bir rüyadan artırılanlardır gerçek ve gerçek ötesi örselendikçe cam fanus çatlar. Özsaygı yitirilir çünkü içine kara su sızmıştır abartının, ötmüyor zilidir çalan.
 
Ve Karadeniz’in ötesine, rüyanın bir gün mutlaka gerçekleşeceği saçma fanteziler diyarına taşınır ilham. Cüzi gelirle yaşamaya çalışılır. Yoğun yağmur, kara dalgalar ve azgın hava şartları yolculuk etmek zorunda başka bir gemi yakalar.
 
Elveda koca gemi, işte yolculuk tam orayadur…

Hiç yorum yok: