6 Nisan 2019 Cumartesi

GÜN GELECEK…

GÜN GELECEK…
 
Geçmişimi öyle veya böyle seviyorum. Geleceğimi de. Fakat ödülüm gecikmiş olsun varsın. Ve sen değilmişsin, değil mi? Bilinmez. Artık anladım. Gün gelecek. Geldi…
 
Ne dostluklar yaşadım ve ne dostluklar daha yaşayacağım ilerde. Nelere gebe bilsem dost gecelerim. Yine vınlayan gürültüsüyle cadde dibi temizleyen belediye aracı geçiyor. Bu belediye kimin? Hep mi? Semt sakinleri ikinci uykusunda. Ben eksik hikâyeler tamamlamaya yatmışım. Sırlar sırım gibi işlemiş beynimi, sığ kıvrımlarında kıskıvrak dolaştırılıyorum. Eksik kalmış olsa da hemencecik hikâyeme dalıyorum. O hüzünle donanmış hikâye benim. Seçim ve geçim mağduru.
 
Belki sende beni hatırlardın. Aynı gün aynı yolda aynı saat. Öğlen paydosunda işe dönüş anı. Ben sarhoşluğundan yeni ayılmıştın belki korktun, korktun yeniden kolik olmaya, müptelası olduğun zehir içine çöksün istemiyordun ya da. Bir başka hikâye. İlk hamleyi bu kez benden bekledin belki. Bilemezdim ki benim kadar yalnız olduğunu. Arkanı sürmedim. Yalan değil hepten. Ben de korktum.
 
Farkına vardın varmadın bilemem ama yel gibi uzaklaştın, bir anlık gaflet kayboldun, sır oldun sır. Sor bakalım kendine göz açıp kapayıncaya kaçtığın ben miydim. O gerçekten bensem tamamlanır tablo. Ödülün bendim emin ol. Köşe başını tutsan ve ışmar etsen koşup gelecek kadar sensizdim. Fakat ben de dondum kaldım.
 
Yeni yıla yeni güne hazırlanırken sokaklar yine aynı yerde yemin ettim. Kendi kendime sormayacağım bir daha o soruyu diye. Ajandama da bir not düştüm, düşenin dostu olmaz. Karar verdim yılda bir kez yazacağım. Dostum düştü ben öldüm.
 
Bir Rumeli türküsünde geçer adım. Geceleri seven bir yoldaş tutkusudur aldanışım, aldatışım, yıkılışım ve yenilgiler. Yok desem kim inanacak ki, kimi aldatacağım veya. Kuşatılmışım dört bir yandan, kuşkular ciğerimi çürütmüş. Çalınmışım. Al de alayım, at de atayım. Bir Laz türküsü söyler dostumun adını.
 
En yakın dostum otuzbeşlik bir cam küre. Yüreğimde esen rüzgarı o durduracak. Estirdiğin havayı o soluyacak. Onu da bırakmışım. Durulmak bilmeyen heyecanım yiğitçe yenilecek,  hırsım azalacak. Kim bilebilir ki sevdamı çiziktirdiğim kâğıtlar kimlere ait. Ağıt üstüne ağıt. Kırık vedalarla dilime dolaşan düş tiryakiliği, ne zaman bitecek kırpık hayallenişler, hadi bitsin. Ve ben ne zaman kazanacağım
 
Kaç sabırlı ömür tüketir içi tek taraflı sızlayan gar kaçkınlığı. Yoldan çıkmış zariflik kamelyada dinlenir. Dinlence şölene döner, ne latifelerle süslenir eline dokunuş. Gerdana değen dudağın başı döner. Garson kız tepside sunar tükenmiş ömürleri, seçersin. Tepsiden kendininkini seçersin.
 
İşte seçim o seçimdir ve gecikmiş de olsa günü gelmiştir…

Hiç yorum yok: